|
İstanbul Mahkemesi 191 Numaralı Sicil (H. 1000-1027 / M. 1591-1617) cilt: 44, sayfa: 243 Hüküm no: 244 Orijinal metin no: [52a-3, Arapça] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Süleyman Subaşı’nın vasiyet yoluyla parasının bir kısmını vakfettiği
Elhamdülillâhi’llezî ce‘ale’l-vasiyete hayra’z-zâd, ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ-seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi el-hâdîne sübüli’r-reşâd ve eshâbihi’s-sâlikîne turukı’s-sedâd ammâ ba‘d, işbu mazmûnunda vasiyet tarîkıyla vakıf ikrârından bahseden sarîh ve şer‘î bir hüccettir. Dârü’s-saltanati’s-seniyye mahmiye-i Kostantıniyye -humiyet an-küllî âfetin ve beliyye- mahallâtından Şerefüddin mahallesi sükkânından fahrü’l-ekâbir ve’l-a‘yân zahrü’l-emâsil ve’l-akrân Abdurrahman b. Ahmed Ağa ve Mehmed b. Doğan ve İbrahim b. Abdülvahhab nâm kimseler meclis-i şer‘-i şerîf ve mahfil-i dîn-i münîf el-masûn ani’t-tağyîr ve’t-tahrîfe hâzırûn olup bundan akdem mahalle-i mezbûrede vefât eden merhûm Süleyman Subaşı b. Abdullah’ın Ahmed ve Ali nâm sagīreyn oğullarıyla Fatıma ve Âişe nâm sagīreteyn kızlarına vasîyy-i şer‘î olan ve vesâyeti bimâ hüve nehcü’s-sübût şer‘an sâbit olan Hasan Bey b. Hamza nâm hasm-ı câhid mahzarında, müteveffâ-yı mezbûrun zevcesi fahrü’l-muhadderât tâcü’l-mestûrât Saliha Hatun bt. Hasan nâm kız karındaşı tarafından da‘vâ ve ikrâr-ı âti’l-beyâna vekâleti şühûd-i mezkûrenin şehâdeti ile bimâ hüve nehcü’s-sübût şer‘an sâbit olan Mehmed b. Hasan’dan sâdır olan da‘vâ-yı sahîha-i şer‘iyede gıbbe’l-istişhâd şöyle şehâdet ettiler ki, müteveffâ-yı mezkûr dünyânın fâni, âhiretin bâkī ve dâr-ı karâr olduğunu idrâk edip âhiret azığı tedârik etmek istediğinde, hâl-i hayatı ve kemâl-i akl ve sıhhati ve nefâz-ı âmme-i tasarrufâtında, cemî‘-i mâlının sülüsünden ifrâz ve temyîz ettiği râyic fi’l-vakt dört bin akçe-i Osmânîyi vasiyet etti ve mezkûre Saliha Hatun’u vesâyâsının tenfîzine vasîyy-i muhtâr kıldı. Mezbûre Saliha Hatun da meblağ-ı merkūmu ifrâz edip senede alâ vechi’l-helâl noksânsız ziyâdesiz onu on bir ribh üzere istiğlâl ve istirbâh etmesi için vakf edip mütevellî nasb ettiği bir racül-i sâlihe teslîm etti. Ribh ve fâideden Allahü te‘âlânın nasib ettiğinden tamamının her gün öğle namazından sonra Kur’ân-ı azîm ve furkān-ı kerîmden bir cüz okuyup sevâbını vâkıf-ı mezbûrun rûhuna hediye etmesi üzere mahalle-i mezkûre imâmına verilmesini şart etti. Vasiyetinde mukır ve musır olduğu üzere vefât eyledi… Şehâdeten sahîhaten şer‘iyeten makbûleten ba‘de ca‘li şerâiti’l-kabûl mer‘iyeten hâkim şehâdetleri mûcebince meblağ-ı mezbûrun vakfiyetinin sıhhatine ve lüzûmuna hükmetti. Böylece sahîh, lâzım, tağyîr ve tebdîli aslâ câiz olmayacak şekilde müseccel bir vakıf oldu. Fe-men beddelehû ba‘de mâ-semi‘ahû fe-innemâ ismühû alellezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyi’l-kerîm innehû cevâdün rahîm.
Cerâ zâlike ve hurrire fî-evâsıtı Cumâdelûlâ min-şühûri sene elf mine’l-hicreti’n-nebeviye.
Şühûdü’l-hâl: Mercan b. Abdullah, Solak Ali Bey b. Abdullah, Davud Çelebi b. Mehmed, Mehmed Çavuş b. Abdullah, Murad b. Abdullah er-râcil, Hızır b. Abdullah, İskender b. Abdullah, Murad b. Abdullah, Mustafa b. Mahmud el-muhzır, Mehmed b. Ramazan el-muhzır ve gayruhum
|