İstanbul Mahkemesi 334 Numaralı Sicil (H. 1280-1329 / M. 1863-1911) cilt: 99, sayfa: 267 Hüküm no: 281 Orijinal metin no: [96-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Şûrâ-yı Devlet mahkemeleri ile vilayet idare meclislerinden verilen kesinlenmiş ilâmların tanzimata ait yönlerinin icrası
Taraf-ı Vâlâ-yı Fetvâ-penâhî’ye,
Ma‘rûz-ı bende-i dîrîneleridir ki,
Şûrâ-yı Devlet mehâkimiyle meclis-i idâre-i vilâyâtdan verilip lâ-yetegayyer hâlini kesb eden i‘lâmâtın tanzîmâta âid cihetlerinin suver-i icrâiyesince bazı ifâdeyi hâvî Şûrâ-yı Devlet İstînaf Müdde‘î-i Umûmiliği’nden verilen takrîr ve melfûfu ile muhâkemât dâiresinin zabıt sûreti üzerine cereyân eden müzâkerâtı hâvî Şûrâ-yı mezkûr Tanzîmât Dâiresi’nden kaleme alınan mazbatada takrîr-i mezkûr me’âlî mahkûmun-aleyh olan me’mûrînden müddet-i cezâiyesini ikmâl ettikçe mahkûm olacağı tazmînâtın tahsîline teşebbüs olunmamak kā‘ide-i kadîme îcâbından olmağla mebhûsün-anh olan i‘lâmâtın hukūk-ı şahsiye hakkındaki ahkâmı tûl müddet icrâsız kalmakta olup hâlbuki cerâimden neşet eden hukūk-ı şahsiye da‘vâlarına dâir i‘lâmâtın suver-i icrâiyesi hakkındaki kānûnun dördüncü maddesinde redd-i emlâk veyâhûd tazmînât ve cezâ-i nakdi i‘tâsıyla mahkûm olan şahsı cürmünden dolayı habs cezâsı veyâ daha ağır bir cezâ ile mahkûm olmuş ise cezâsını gördüğü müddetçe ânın mâlından hukūk-ı şahsiye ve cezâ-i nakdinin istihsâli câiz olduğu ve mâlı olmadığı hâlde müddet-i cezâiyesini ikmâl ettikten sonra anlar için dahi başkaca habsolunabileceği muharrer bulunmuş meclis-i idâreden sudûr eden i‘lâmâtın hukūk-ı şahsiyeye müte‘allik ahkâmının icrâsı mu’ahharan Adliye icrâ me’mûrlarına havâle olunmağla mahkûmun-aleyh olan me’mûrlar hakkında müttehaz olan kā‘ide-i mezkûre lağv edilmiş olmasına nazaran ba‘demâ o misillü i‘lâmâtın cezâya müte‘allik cihetleri ba‘de’t-tasdîk mevki‘-i icrâya verileceği sırada tazmînâta âid cihetlerinin dahi kānûn-ı mezkûr hükmüne tevfîkan mevki‘-i icrâya vaz‘ı vekîlleri ma‘rifetiyle merci‘inden taleb olunmak üzere mezkûr i‘lâmların birer kıt‘a sûret-i musaddakasının dahi tazmînâtın veyâ istirdâd olunacak emlâk ve emvâlin âid olduğu dâire-i resmiyeye i‘tâsı husûsunun usûl ittihâzı lüzûmunu beyândan ibâret olarak sû[r]et-i mebhûs esâsen muvâfık-ı maslahat görünüp yalnız Muhâkemât Dâiresi’nin zabtında ihtâr olacağı vechile i‘lâmât sûret-i musaddakasının âid olduğu ve dâire-i teblîğinin vazîfe olarak mehâkime tahmîlinden devâir vekîllerinin talebine ta‘lîki maslahata daha münâsib ve ahkâm-ı kavânîne muvâfık olacağından makām-ı icrânın tasdîkine iktirân ederek lâ-yetegayyer hâlini kesb eden o misillü i‘lâmât sûret-i musaddakalarının dâire vekîllerinin talebine mu‘allak olarak âid olduğu devâire i‘tâsının usûl ittihâzı tezekkür olunacağı gösterilmiş ve mûcebince icrâ-yı îcâbâtı bi’t-tensîb ta‘mîmen devâir-i vilâyâta ve müstakil mutasarrıflıklarla Şûrâ-yı Devlet Riyâset-i celîlesine îfâ-yı teblîgāt olmuş olmağla Bâb-ı Vâlâ-yı Fetvâ-penâhîlerine de ber-vech-i karâr îfâ-yı mu‘âmeleye himem-i aliyye-i meşîhat-penâhîleri derkâr buyurulmak bâbında emr u irâde hazret-i men-lehu’l-emrindir.
Fî 29 Şevval sene 304, fî 8 Temmuz sene 303.
Kâmil
|