|
İstanbul Mahkemesi 334 Numaralı Sicil (H. 1280-1329 / M. 1863-1911) cilt: 99, sayfa: 369 Hüküm no: 403 Orijinal metin no: [158-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Mülkiye memurları ile askeri erkan ve ümeranın muhakemeleri
Bâb-ı Âlî
Dâire-i Sadâret-i Uzmâ
Mektûbî Kalemi
Aded: 128
Taraf-ı Hazret-i Meşîhat-penâhî’ye,
Ma‘rûz-ı bende-i dîrîneleridir,
Mehâkim-i nizâmiyece isticvâblarına lüzûm gösterilen fermânlı zâbitânın bi’l-istîzân şeref-sudûr buyrulacak irâde-i seniyye-i mülûkâne üzerine mehâkim-i mezkûreye i‘zâmı emr-i mahsûs îcâbından bulunduğu ve Kā[nû]n-ı Esâsî’nin i‘lânından sonra ashâb-ı merâtibin diğerlerinden tefrîki muvâfık olamayacağı Üçüncü Ordu-yı Hümâyûn Kumandanlığı’ndan bildirildiğinden bahisle fermânlı zâbitânın bi’l-istîzân irâde-i seniyye-i mülûkâne istihsâl olunmadıkça ve mâ-dûn zâbitân ile efrâd-ı askeriyenin de mensûb oldukları kumandanlıklardan emir almadıkça mehâkime gidememeleri mukaddemâ şeref-sâdır olan irâde-i seniyye mantûk-ı celîline tevfîkan ittihâz olunan usûl îcâbından olup Akçadağ kazâsı kāimmakāmı Hüsrev Bey ile Malatya ve Harput Jandarma binbaşılarının tevhîd-i mehâkim kā‘idesine tevfîkan <> icrâ-yı muhâkemelerine Şûrâ-yı Devlet karârıyla fî 21 Ağustos sene 324 târihinde bi’l-istîzân irâde-i seniyye-i cenâb-ı hilâfet-penâhî şeref-sudûr buyrulduğu teblîğ olunmasına nazaran işbu usûlün bâ-irâde-i seniyye mansûb me’mûrîn-i mülkiye hakkında da el-yevm mer‘iyyeti anlaşıldığı beyânıyla bir gûne yanlışlığa meydân verilmemek için îcâb eden mu‘âmelenin ta‘yîn-i lüzûmu Muhâkemât Dâiresi’nden ifâde kılındığına dâir Harbiye Nezâret-i celîlesinden mürsel ve Şûrâ-yı Devlet’e muhavvel tezkire üzerine Mülkiye Dâiresi’nden i‘tâ kılınan mazbatada me’mûrîn vazîfe-i me’mûriyetlerine ve zâtlarına müte‘allik olarak iki sûretle taht-ı muhâkemeye alınmakta olup me’mûriyetlerine âid [159] husûsâtdan dolayı Me’mûrîn Muhâkemesi Nizâmnâme ve Onu Müfessir Îzâhnâme hükmüne tevfîkan evvel-emirde tahkīkāt-ı evveliye icrâ ve devâir-i müte‘allikasınca ve Şûrâ-yı Devletçe tedkīkāt-ı lâzıme îfâ edilerek me’mûr-ı maznûnun mesûliyeti müstelzim bir hâli görüldükte taht-ı muhâkemeye alınması lüzûmu bâ-mazbata beyân edilmekde ve bu kā‘ide Kānûn-ı Esâsî’nin otuz birinci maddesindeki usûle dahi muvâfık görülmekte olmasına ve Akçadağ kazâsı kāimmakām-ı sâbıkı Hüsrev Bey hakkındaki mu‘âmelenin de şu usûl ve kā‘ideye tatbîk edilmiş olması tabî‘i bulunduğuna binâen usûl-ı mezbûrenin mer‘iyyeti cây-ı bahs ve müzâkere olamayacağının ve sırf zâtlarına müte‘allik husûsâtdan dolayı muhâkemelerine lüzûm görülen me’mûrîn ve erkân ve ümerâya gelince Kānûn-ı Esâsî’nin otuz üçüncü maddesinde me’mûriyetlerinden hâric ve sırf zâtlarına âid her nev‘ de‘âvîde vükelânın sâir efrâd-ı Osmâniye’den asla farkı yokdur, bu misillü husûsâtın muhâkemesi âid olduğu mehâkimde icrâ olunur diye muharrer olup vükelâ hakkındaki şu maddenin me’mûrîn-i sâire için dahi tatbîk ve mer‘iyyeti bi-tarîkı’l-evlâ zarûri bulunduğu gibi Kānûn-ı Esâsî’nin kâffe-i ahkâmının mer‘iyyü’l-icrâ olması emrinde şeref-tasdîr buyrulan hatt-ı hümâyûnun bir fıkrasında devleti terkîb eden efrâdın hukūkça masûniyet-i tâmmeye mazhariyetleri lâzımeden ve ferdin ferd-i âhara ve sunûf-ı teba‘adan bir sınıfın diğer sınıfa nisbetle hukūkça farkı olmayıp müsâvatan mazhar-ı adâlet olmaları kavânîn-i tabî‘iye ve mevzû‘a ahkâmından bulunduğu emr u fermân buyurulmasına ve Heyet-i Vükelâ’nın mu’ahharan neşredilen programının bir fıkrasında dahi idâre-i sâbıkā zamanında ittihâz olunan kavâ‘id ve bazı kavânîn ve nizâmât el-yevm kābil-i tatbîk olmadığından bunların kā‘ide-i ta‘dîllerine kadar icrâlarını Kānûn-ı Esâsî ahkâmına tevfîk eylemek tabî‘i ve işbu kavâ‘id-i esâsîyeye mugāyir olarak şekl-i kānûniye gayr-ı câiz ne kadar evâmir ve tenbîhât ve ta‘lîmât var ise cümlesi ke-en lem-yekûn ad olunarak Meclis-i Meb‘ûsanca kabûl ve tasdîk oluncaya kadar umûr ve mesâlih-i memleketin efkâr-ı sâbıkadan tecrîden cereyân ettirilmesi mukarrer bulunduğu gösterilmesine binâen vazîfe-i me’mûriyetlerine müte‘allik olmaksızın sırf husûsât-ı zâtiyelerinden dolayı kānûnen icrâ-yı muhâkemeleri lâzım gelen ve bâ-irâde-i seniyye mansûb olan me’mûrîn-i mülkiye ile erkân ve ümerâ-yı askeriye hakkında Kānûn-ı Esâsî hükmüne mugāyir olarak sûret-i istisnâiyede başkaca irâde-i seniyye istihsâline lüzûm ve mahâl görülememiş olduğunun nezâret-i müşârün-ileyhâ ile sâir devâir-i merkeziyeye iş‘ârı ve vilâyât ile elviye-i mülhakaya ona göre teblîgāt îfâsının dahi ilâveten Dâhiliye Nezâret-i celîlesine havâlesi tezekkür kılındığı dermeyân ve mûcebince îcâbı icrâ edilmiş olmağla taraf-ı âlî-i meşîhat-penâhîlerinden dahi ber-vech-i muharrer îfâ-yı muktezâsı bâbında emr u irâde hazret-i men-lehu’l-emrindir.
Fî 8 Zilka‘de sene 326, fî 20 Teşrîn-i sânî sene 324.
Sadrıa‘zam
Kâmil
|