|
Kısmet-i Askeriye Mahkemesi 19 Numaralı Sicil (H. 1109-1110 / M. 1698-1699) cilt: 58, sayfa: 496 Hüküm no: 367 Orijinal metin no: [91a-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Müteveffa Saraç Mustafa Çelebi’nin Ali Çelebi’de emanet bir rahtı olduğunun tescil edildiği
Kezâlik meclis-i ma‘kūd-ı mezbûrda müteveffâ-yı mezbûrun mûdi‘i olup mahalle-i mezbûre sükkânından Ali Çelebi b. Ahmed mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm müteveffâ-yı mezbûr Mustafa Çelebi b. Osman b. Ali fevtinden dört gün mukaddem bi-emrillâhi te‘âlâ fevt olduğumda cemî‘ terekemi ahz u kabz ve semen-i misilleri ile bey‘ ve kabz-ı semen ve esmânından evvelâ vech-i mesnûn üzere levâzım-ı techîz ve tekfînim görüle ve düyûn-ı müsbetem kazâ oluna deyü vasiyet ve tenfîzine beni huzûr-ı Müslimînde vasiyy-i muhtâr nasb ü ta‘yîn ben dahi muvâcehesinde vesâyet-i mezbûreyi kabûl ve hasren-aleyhâ fevt oldukda mûdi‘-i mezbûr Ali Çelebi yedinde müteveffâ-yı mezbûrun vedî‘ası olan işbu bir sîm kemer-i rahtı taleb eylediğimde bana teslîmden imtinâ‘ eder suâl olunsun dedikde gıbbe’s-suâl mezbûr Ali Çelebi cevâbında müteveffâ-yı mezbûrun kendide işbu sîm kemer-i raht vedî‘i olduğunu ikrâr ve müdde‘î-i mezbûrun müdde‘âsını inkâr edicek müdde‘î-i mezbûrdan sıdk-ı makāline beyyine taleb olundukda udûl-ı ahrâr-ı ricâl-i Müslimînden mahmiye-i mezbûrede Haydarhane mahallesinde sâkin es-Seyyid <> Mustafa Çelebi b. Himmet ve Müezzin Ahmed Çelebi b. Mustafa ve Mustafa Beşe b. Abdullah li-ecli’ş-şehâde meclis-i ma‘kūd-ı mezbûra hâzırûn olup isre’l-istişhâd fi’l-hakīka müteveffâ-yı mezbûr Mustafa Çelebi b. Osman b. Ali fevtinden dört gün mukaddem bi-emrillâhi te‘âlâ fevt olduğumda cemî‘ terekemi ahz u kabz ve semen-i misileri ile bey‘ ve kabz ve esmânından evvelâ vech-i mesnûn üzere levâzım-ı techîz ve tekfînim görüle ve düyûn-ı müsbetem kazâ oluna deyü vasiyet ve tenfîzine müdde‘î-i mezbûr Abdi Çelebi’yi huzûrumuzda vasiyy-i muhtâr nasb [ü] ta‘yîn ol dahi muvâcehesinde kabûl ve musırran-aleyhâ fevt oldu biz bu husûsa bu vech üzere ilâ-âhir ba‘de’t-ta‘dîl kayd-şüd.
Şuhûdü’l-hâl: Eş-şâhidûnü’s-sâbikūn.
|