Bab Mahkemesi 54 Numaralı Sicil (H. 1102 / M. 1691) cilt: 20, sayfa: 146 Hüküm no: 140 Orijinal metin no: [22b-2] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Hüseyin Çelebi b. Ahmed’in para vakfı
Elhamdülillâhi’l-vâkıfe alâ külli hâl el-muttali‘ alâ âcâli fi’l-bâl âlimi’l-gaybi ve’ş-şehâdeti’l-kebîri’l-müte‘âl. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin -sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve sellem- el-men‘utu bi nu‘ûti’l-kemâl ve alâ âlihî ve ashâbihî hayru’l-ashâb ve’l-âl. Ammâ ba‘d işbu kitâb-ı sıhhat-nisâbın tahrîr ve inşâsına bâ‘is ve bâdî ve mûcib-i dâ‘î oldur ki, Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Kostantıniyye el-mahmiye’de Muhtesib Karagöz mahallesinde sâkin sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât, tâlibü’s-sadakāt ve’l-meberrât Hüseyin Çelebi b. Ahmed b. Müstecâb tarafından zikr-i âtî vakfı ikrâr ve da‘vâ-yı rücû‘a vekîl olup, Abdi Çelebi b. Abdülvehhâb ve Mustafa Efendi b. Ali şehâdetleriyle şer‘an vekâleti sâbite olan el-Hâc Sâlih Efendi b. Receb meclis-i şer‘-i şerîf-i enverde ve mahfil-i dîn-i münîf-i ezherde, vakf-ı âti’z-zikre li ecli’t-tescîl mütevellî nasb ve ta‘yîn eylediği İbrahim Çelebi b. Mehmed mahzarında bi’t-tevliye ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î kılıp, müvekkilim mezbûr Hüseyin Çelebi atyeb-i mâl ve ahsen-i menâlinden dört yüz elli guruş ifrâz ve imtiyâz-ı tâm ile mümtâz kılıp, hasbeten lillâhi’s-samed vakf-ı sahîh-i müeyyed ve habs-i sarîh-i muhalled ile vakf ve habs edip şöyle şart ve ta‘yîn eyledi ki, meblağ-ı mezbûr dört yüz elli guruş rehn-i kavî ve kefîl-i melî ile yed-i mütevellî ve senede on’ı ancak on bir akçe hesâbı üzre ale’l-vechi’l-helâl istirbâh olunup, bi inâyetil’lâhi’l-meliki’l-fettâh hâsıla olan gılâlden yevmî on akçesi mahmiye-i İstanbul’da Karagümrük kurbunda Mesih Paşa Mescid-i şerîfinde bi izni’l-mütevellî müvekkil-i mezbûr mâlından ikāmet-i salât-ı Cum‘a ve gayr için minber vaz‘ etmekle mescid-i mezbûrda imâm olanlar hatîb olup, vazîfe-i hitâbet ola. Ve yevmî birer akçe ile üç nefer kimesne dahi devr-hân olup, kable salâti’l-Cum‘a resm-i me’lûf üzre tilâvet-i Kur’ân-ı azîm-i âlîşân edeler [ve] zikr olunan devr-hânlığın biri câmi‘-i şerîf-i mezbûrda hatîb olanlara ve biri asıl müezzin olanlara ve biri salâ müezzini ta‘yîn eylediği kimesneye meşrûta ola. Ve yevmî bir akçe vazîfe ile Abdullah ve Mustafa müezzin-i salâ ola ve asıl müezzin olanlara yevmî birer akçe vazîfe verilip, ol dahi hatîb hutbeye çıkmazdan mukaddem cehrile vâkıf-ı hayra du‘â eyleyip ve salâ müezzini ile salâda bilece buluna ve her kim câmi‘-i mezkûrda kayyım olursa beher şehr otuzar akçe verilip, ol dahi on akçesiyle buhur iştirâ ve câmi‘-i mezkûrda îkād ve minberinin seccâdesini vaz‘ ve ba‘dehû hıfzı mukābelesinde yirmi akçesine kendi mutasarrıf ola. Ve yevmî iki akçe cihet-i tevliyet olup [23a] tevliyet-i mezbûre bana meşrût olup, vefâtımdan sonra İstanbul’da muhâsebe-i evkāf kâtibi olanların aslahına meşrûta ola. Ve mezbûr bir akçe cihet-i kitâbet ve bir akçe cihet-i cibâyet ve bir akçe cihet-i nezâret olup, kitâbet ve nezâret küttâb-ı muhâsebeden Abdurrahman Efendi b. Mehmed’e, ba‘dehû yine küttâb-ı muhâsebeden müstahıkkına meşrûta ola ve cibâyet-i mezbûre merkūm Abdullah’a ba‘dehû re’y-i hâkime müfevvaz ola. Ve yirmi bir? akçesi yed-i mütevellîde hıfz olunup, nısfı harc-ı muhâsebe ve nısfı vakıfda hıfz-ı rihân için lâzım gelen sandık kirâsına verile. Ve mescid-i şerîf kurbunda olan Hatice Sultan mahallesi ahâlîsi hasbî nâzır olalar. Ve mürûr-ı eyyâm ve şuhûr ve kürûr-ı a‘vâm-ı duhûr ile şerâit-i mezkûreye ri‘âyet müte‘azzire olursa mutlaka fukarâ-yı müslimîne vakf ola deyu meblağ-ı mezbûru mütevellî mezbûra teslîm, ol dahi tesellüm ve kabz ve sâir mütevellîlerin evkāfda olan tasarrufları gibi [tasarruf] eyledi dedikde, gıbbe’t-tasdîki’ş-şer‘î ve’t-tahkīki’l-mer‘î vekîl-i mezbûr el-Hâc Sâlih Efendi semt-i vifâkdan cânib-i şikāka âzim ve husûmet ve nizâ‘a câzim olup, vakf-ı nukūd inde’l-e’immeti’s-selâse olmağın, vakf-ı mezbûrdan bi’l-vekâle rücû‘ eyledim, meblağ-ı mezbûru mülk-i müvekkileme istirdâd ederim deyücek, mütevellî-i mezbûr cevâb-ı bâ-savâba mütesaddî olup, eğerçi vakf-ı nukūd inde’l-e’immeti’s-selâse menkūddür, lâkin Hazret-i İmâm-ı Züfer -aleyhi rahmetü meliki’l-ekber-den İmâm Ensârî -aleyhi rahmetü’l-meliki’l-bârî- rivâyeti üzre sahîh ve câizdir deyu red ve teslîmden imtinâ‘ ve husûmet ve nizâ‘ edip, hâkim-i muvakki‘-i sadr-ı -kitâb-tûbâ-leh ve hüsnü me’âb- huzûrunda müterâfi‘ân olduklarında, hâkim-i mûmâ-ileyh tarafeynin kelâmında fikr-i dakīk edip, imâm-ı mûmâ-ileyh kavl-i şerîfi üzre vakf-ı nukūdun sıhhatine hükm ettikden sonra vekîl-i mezbûr semt-i âhardan nizâ‘ edip, eğerçi hükm-i mezbûr ile vakfa sıhhat hâsıla oldu, lâkin İmâm-ı A‘zam-ı hümâm-ı akdem Ebû Hanife el-Kûfî -cûziye bi’l-hayr ve kûfiye- katında sıhhat müstelzim-i lüzûm olmamağın, vakf-ı mezbûrdan bi’l-vekâle rücû‘ eyledim dedikde, mütevellî-i mezbûr cevâb verip, eğerçi hâl imâm-ı müşârün-ileyh katında bast olunan minvâl üzredir, lâkin İmâm Ebû Yusuf hazretlerinin re’y-i şerîfleri üzre teslîm ile’l-mütevellî etmekle, vakıf sahîh ve İmâm Muhammed makāli üzre “vakaftü” demekle, sıhhati müstelzim-i lüzûmdur, ana binâ’en red ve teslîm etmem deyu tekrâr murâfa‘a olduklarında, hâkim-i mûmâ-ileyh cânib-i vakfa nazar ve mubtıl-ı hayr olmakdan hazer edip, âlimen bi’l-hilâf lüzûm-ı vakfa dahi hükm etmekle, vakf-ı mezbûr sahîh ve lâzım oldu. Femen beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecru’l-vâkıfu ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm, cerâ zâlike, Ve hurrire fi’l-yevmi’s-sânî min Cumâdelâhire li sene isneteyn ve mi’e ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Mustafa Çelebi b. el-Hâc Ahmed, İmâm Mustafa Efendi b. Abdurrahman, İmâm Hasan Efendi b. ( ), Molla Mehmed b. Hasan Efendi, Abdülkerim el-müezzin, es-Seyyid İbrahim b. es-Seyyid Mustafa, es-Seyyid Abdülhalil [b.] Mustafa, Ali Ağa b. Hasan, Mustafa Çelebi b. ( ), İbrahim Çelebi b. Ahmed, Ebûbekir b. Hasan ve gayruhüm.
|