.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadâreti Mahkemesi 40 Numaralı Sicil (H. 1033-1034 / M. 1623-1624)
cilt: 46, sayfa: 352
Hüküm no: 369
Orijinal metin no: [74b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Edirne’nin Hızır Ağa mahallesi sakinlerinden Behman Ağa b. Abdülvehhab’ın belirtilen meblağı vakfettiği ve Osman Ağa b. Abdülmennân’ı mütevelli tayin ettiği vakfın tasdik edildiği

Şer‘iyyü’l-medlûl ve cerâ bi-enye telakkā bi’l-kabûl harrerehü’l-fakīr Mehmed b. Abdülganî -âmelehallâhu te‘âlâ bi-fazlihi’s-seniyyi el-Kādî bi-askeri Rumeli el-ma‘mûre -lâ-zâlet inânu eltâfi’l-ilâhiye ma‘mûre-

Mâ tazammenehü’l-kitâb min-vakfi’l-nükūd ve ta‘yîni’l-masârıf ale’n-neski’l-ma‘hûd ve mâ-…? fîhî mine’r-rücû‘i’l-mükedder ale’n-nehci’l-meşhûr ve’n-namti’l-mukarrer vâki‘un bilâ-iştibâh ve irtiyâb ve hakka sâtı‘un mukarrere bi’s-sıhhati ve’l-kabûl ve innî kazaytü fîhî bi’s-sıhha ve’l-lüzûm ale’t-tarzi’l-meşhûr ve’t-tavri’l-ma‘lûm kazâen câriyen alâ kavânîni’ş-şer‘ muvâfıkan …? âlimen bi’l-hilâf beyne’l-e’immeti’l-eşrâf fî-emri’l-evkāf ketebehu’l-abdü’l-fakīr ilallâhi’l-meliki’s-samed Mehmed b. Derviş Mehmed el-müvellâ-hılâfeten bi-medîneti Edirne el-mahmiyye ani’l-fiten ve’l-beliyye gafarallâhü te‘âlâ lehümâ bi-lütfihi’l-hafî ve fazlihi’l-celî.

Hamd-i mevfûr ve senâ-i mahsûr ol mâlikü’l-mülk ve’l-melekût rabbü’l-izzeti ve’l-ceberût vâkıf-ı ahvâl-i ins ü cân rezzâk-ı mahlûk-ı her dû-cihân cellet hikmetühû ve alet kelimetühû hazretlerinin dergâh-ı azamet-penâhına ref‘ olunur ki, nüsha-i insânı ketm-i ademden ebda‘-ı üslûb üzere ibdâ‘ ve imlâ ve ahsen-i takvîm üzere ihtirâ‘ ve inşâ edip mesâlik-i ma‘âşı ta‘lîm ve menâhic-i me‘âdı tefhîm eyledi ve dürûd-ı amîmü’l-vürûd ol sâhib-i makām mahmûd-ı resûl-i müctebâ habîb-i hüdâ Muhammed Mustafa hazretlerinin rûh-ı pür-fütûhlarına îsâr u nisâr olunur ki ashâb-ı me‘âsî ve âsâm ve yevme yü’hazü’l-nevâsî ve’l-akdâm ânın şefâ‘atine istinâd ve lütf u keremine i‘timâd ederler ve tahiyât-ı bî-had ve teslîmât-ı bî-ad ervâh-ı tayyibe-i âl u ahbâb ve eşbâh-ı tâhire-i evlâd u ashâb üzerlerine olsun ki herbiri emvâlini ve vücûh-ı hayrâta nisâr ve infâk fî-sebîlillâhi sâir ef‘âl üzerine nisâr eylediler -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- ve ba‘d erbâb-ı elbâba rûşen ve zâhir ve ashâb-ı âdâba ayân ve bâhirdir ki, muhitt-i devr cevr ü mihnetdir ve rahmet-i dehr derd ü zahmetdir ve bu âlem-i fânînin şarâbı serâb ve na‘îmi azâb sahîhi hasta ve alîl ve cevâdı hasîs ve bahîldir, lâ-cerem insân-ı kâmil ve merd-i âkil oldur ki me’âl-i âkıbeti tedebbür ve fikr-i serîr ile tefekkür edip “küllü nefsin zâʼikatü’l-mevt” nidâsı sem‘-i câna ermeden “küllü men aleyhâ fân” sadâsı gûş-ı cenâna girmeden “ed-dünyâ mezra‘atü’l-âhire” mübtegāsınca tohum-ı hayrâtı zirâ‘at ve bezr-i hasenâtı hirâset ede, binâenaleyh mahmiye-i Edirne -huffet bi’l-meymene- mahallâtından Hızır Ağa mahallesi sâkinlerinden olup Dergâh-ı Âlî -dâme mahfûfen bi’l-me‘âlî- müteferrikalarından olan sâhibü’l-hayrât ve tâlibü’l-meberrât Behmen Ağa b. Abdülvehhab zâdellâhu izzehû ve tevfîkahû ve ce‘ale’t-takvâ zâdehû ve refîkahû hazret-i rabbü’l-izzet cellet hikmetühû ve izzetühûdan kendiye vâsıl olan atâyâ-ı celiyye ve mevâhib-i aliyyeyi “ve in te‘uddû ni‘metâllâhi lâ-tuhsûhâ” vefkince hadd ü adde imkân olmadığı ma‘lûmu olup “mâ indekum yenfedu ve mâ indellâhi bâkin” mefhûm-ı latîfi kalb-i pâk ve serî‘ü’l-idrâklerine münsâk olup inân-ı azîmeti teksîr-i hayrâta ma‘tûf ve tevfîr-i meberrâta masrûf olmağın tasarrufât-ı şer‘iyyesi câize ve teberru‘ât-ı mer‘iyyesi nâfize olduğu hâlde meclis-i şer‘-i şerîf-i Ahmedî ve mahfil-i dîn-i münîf-i Muhammedî’de vakf-ı âti’z-zikri ihkâm ve tescîl ve lâ büd-mend olan her dakīk ve celîl için mütevellî nasb etdiği fahrü’l-a‘yân Osman Ağa b. Abdülmennân muvâcehesinde ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î edip enfes-i emvâl ve atyab-ı menâlimden fıddî Osmanî beş kere yüz bin akçeyi sâir emlâkimden imtiyâz-ı tâmla mümtâz kıldığımdan sonra hâlisan li-vechillâhi’l-ferdi’s-samed vakf-ı mü’ebbed ve habs-i muhalled eyledim -tekabbelallâhu kabûlen hasenen ve ahsene ihsânen neciyyen- şöyle şart eyledim ki, meblağ-ı mezkûr mahmiye-i mezbûrede ale’l-vechi’l-helâl onu on bir buçuk akçe üzere yed-i mütevellî ile istirbâh ve istiğlâl olunup rehn-i kavî ve kefîl-i melî veyâhûd ikisinden biri olmayınca kimesneye bir akçe verilmeye ve her sene hâsıl olan yetmiş iki bin akçe nemâ ve gılâlden yevmî on akçe hakk-ı nezâret ola ve yevmî on beş akçe hakk-ı tevliyyet ola ve yevmî sekiz akçe hakk-ı kitâbet ola ve yevmî dörder akçe ile iki reşîd kimesne [75a] câbîler olalar ve otuz nefer ehl-i Kur’ân olan kimesnelere yevmî ikişer akçe verilip anlar dahi mahmiye-i mezbûrede Câmi‘-i Atîk’de câmi‘-i mezkûrun eczâʼ-i şerîfesi tilâvetinden sonra yevmî otuz aded eczâʼ-i şerîfe tilâvet edip sevâbını rûh-ı vâkıfa ihdâ edeler ve bu cüzhânlardan biri eczâʼ-i şerîfeyi tefrîk ve cem‘ edip yevmî bir akçeye mutasarrıf ola ve kezâlik cüzhânlardan biri ser-mükebbir olup ba‘de’l-hatm rûh-ı vâkıfa du‘â edip bir akçeye dahi mutasarrıf ola ve zikr olunan eczâʼ-i şerîfeden birinin tilâveti ve ser-mükebbirlik zikr olunan Hızır Ağa mahallesi imâmlarına meşrûta ola ve yevmî iki akçe ile bir kimesne buhûrî olup esnâ-i tilâvetde yakıp ta‘tîr-i dimâğ eyleye ve Câmi‘-i Atîk müʼezzinlerine her yılda bin iki yüz akçe ve Üçşerefeli Câmi‘-i şerîf müʼezzinlerine kezâlik her yılda bin iki yüz akçe ve Sultan Selim Hân Câmi‘-i şerîfi müʼezzinlerine kezâlik her yılda bin iki yüz akçe verile anlar dahi meblağ-ı mezkûru ale’s-seviyye iktisâm edip ve mukābelesinde evkāt-ı hamsede kable’l-ikāme bir Fâtihatü’l-kitâb ve üçer İhlâs-ı şerîf tilâvet edip sevâbın rûh-ı vâkıfa [i]hdâ edeler ve nezâret-i mahmiye-i mezbûrede bostancıbaşı olan ağa hazretlerine meşrûta olan (…)larından mercûdur ki vakf-ı mezbûrun ihyâsına sa‘y u himmet buyurulup nazar-ı inâyetlerin dirîğ buyurmayalar ve tevliyet dahi yine merkūm Osman Ağa’ya meşrûta ola, ba‘dehû re’y-i hâkime müfevvez ola ve kitâbet dahi mahmiye-i mezbûrede vâkı‘ Hadîka-i hâssa kâtibi olan umdetü erbâbi’t-tahrîr ve’r-rakam Hasan Bey b. Abdullah’a, ba‘dehû mezbûr Hasan Bey’in evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdına neslen ba‘d-ı neslin meşrûta ola ba‘de’l-inkırâz re’y-i hâkime müfevvez ola ve cihât-ı sâirenin dahi tevcîhi re’y-i hâkimü’l-vakte müfevvez ola, rızâen li’llâhi te‘âlâ ehil kimesnelere verilmek ile vakf-ı mezbûr ihyâ oluna ve zevcem olan umdetü’l-muhadderât Kamer Hatun bt. Abdullah’a yevmî yirmi akçe verile, ba‘dehû mezkûre hatunun evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdına neslen ba‘d-ı neslin meşrûta ola, ba‘de’l-inkırâz Medîne-i Münevvere’de -sallallâhu alâ münevverihâ- fukarâsına irsâl oluna ve utekāmdan Servinaz bt. Abdullah nâm hatuna dahi yevmî beş akçe verile, anların fevtinden sonra yine Medîne-i Münevvere’ye irsâl oluna ve zikr olunan Hızır Ağa mahallesi avârızı için beher sene üç bin altı yüz akçe verile ve yevmî bir akçe mahmiye-i mezbûre Bezzâzistân’ında bir dolab istîcâr olunup rihân ve nükūd ânda hıfz oluna ve min-ba‘d i‘tâkı müyesser olan on nefer kimesneye yevmî üçer akçe verile ve bâkī kalan ribhin mecmû‘u ile beher sene ta‘âm tabh olunup mürtezika it‘âm oluna, anlar dahi derûn-i dilden rûh-ı vâkıfa du‘âlar edip ve cenâb-ı hakdan mağfiret taleb eyleyeler, eğer mürûr-i eyyâm ve kürûr-ı a‘vâm ile şürût-ı mezbûra ri‘âyeti müte‘azzir olursa mecmû‘u Medîne-i Münevvere fukarâsına irsâl oluna ve mâdem ki (…) kayd-ı hayât ile mukayyed olam rıbh-ı mezkûrun mecmû‘u nefsime meşrûta olup ba‘de’l-vefât zikr olunan vech üzere mübâşeret oluna ve tebdîl ü tağyîr ve taklîl ü teksîr emri dahi yedimde ola deyüp meblağ-ı mezbûru fâriğan ani’ş-şevâgil mütevellî-i mezkûr Osman Ağa’ya teslîm eyledim ol dahi tevliyet-i mahkiyyesi hasebi ile kabz ve tesellüm edip sair evkāf mütevellîleri tasarruf etdikleri gibi bürheten mine’z-zamân mutasarrıf oldu dedikde vâkıf-ı mezbûru kelimât-ı meşrûhasında mütevellî-i mezkûr bi’l-müvâcehe tasdîk ve bi’l-müşâfehe tahkīk edip tarafeynden tasâduk emri tamâm oldukdan sonra vâkıf-ı mezbûr vech-i me’lûf ve meşrû‘ üzere istirdâd ve rücû‘-ı mukaddemâtına şurû‘ edip eimme-i-i selâse-i nehârîr katlarında vakf-ı nükūd bâtıl ve âna binâ olunan şürût ve kuyûd âtıl olmağın vakf-ı mezbûrdan rücû‘ ve kemâ-kân mülküme idhâl olunmasın murâd ederim deyü mütevellî-i mezbûrdan istirdâd edicek, mütevellî-i mûmâ-ileyh İmâm Züfer hazretlerinden hazret-i İmâm Ensârî -aleyhi rahmetü’l-bârî- rivâyeti üzere ihticâc edip redden imtinâ‘ etmekle beynlerinde nizâ‘ olup hâkim-i muvakkı‘-ı sadr-ı kitâb tûbâ-leh ve hüsn-me’âb hazretlerine murâfa‘a olduklarında hâkim-i mûmâ-ileyh -esbeğallâhü sicâle ni‘amihî aleyh- İmâm Züfer -aleyhi rahmetü’l-meliki’l-ekber- hazretleri reʼy-i şerîfleri üzere sıhhat-i vakf-ı nükūda ve sıhhat-i şerâîtine hükm etdikten sonra vâkıf-ı müşârun-ileyh lâ-zâle beyne’l-enâm müşârun-ileyh iâde-i kelâm edip vakf-ı nükūd eğerçi imâm-ı merkūm katında sahîhdir lâkin imâm-ı mezkûr katında sıhhat lüzûmu müstelzim değildir, ol cihetden meblağ-ı mezkûru mütevellî-i merkūmdan yine istirdâd ederim dedikde mütevellî-i mezkûr cevabında lühûk-ı hükm-i hâkim ile [75b] asl-ı sıhhat müttefekun-aleyh olmuşdur, sıhhat-i vakf ise imâmeyn-i hümâmeyn sadreyn-i kumkāmeyn imâm-ı sânî İmâm Ebû Yusuf ve imâm-ı sâlis İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî katlarında husûsen ba‘de’t-teslîm ile’l-mütevellî sıhhat lüzûmdan müfârık değildir, binâenaleyh ol iki imâm-ı celîlü’ş-şân re’y-i şerîfleri üzere lüzûmuna dahi hüküm taleb ederim dedikde hâkim-i mûmâ-ileyh hazretleri taraf-ı vakfı tercîh edip imâmeyn-i hümâmeyn hazretleri kavl-i şerîfleri üzere lüzûmuna dahi bi’l-müvâcehe hükm edip, hükm-i sâbıkın ıhkâm ve kazâ-i lâyıkın itmâm etmekle vakf-i mezbûr cümle eimme-i-i dîn-i rahmet-karîn katlarında vakf-i lâzım ve habs-i mütehattim olup hiyel-i? nizâ‘ ve …? hisâm ledeyye? infisâm buldu, “Fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilûnehû innellâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm, cerâ zâlike ve, hurrire fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-ışrîn min-Cemâziyelâhire li-sene-i esneteyn ve selâsîn ve elf.

Şuhûdu’l-hâl: Fahrü’l-kuzât Ahmed Efendi b. Ramazan Efendi, umdetü’l-eimme-i Mustafa Efendi el-imâm bi’l-mahalleti’l-mezkûre, fahrü’l-akrân Yusuf Ağa, Ahmed Bey b. Hamza, Rıdvan b. Abdullah, Nasuh Bey el-cündî, Siyavuş Bey b. Abdullah, Osman Çelebi b. Sefer, İbrahim Bey b. Abdullah Kâtib-i Kapan, İbrahim Bey b. Hasan, Mehmed Çelebi b. Hamza, Hüseyin Çelebi el-kâtib, Şahin b. Abdullah, Mustafa Çelebi b. Ömer el-bevvâb, Memi b. Ömer Bey, Mehmed Çelebi el-kazzâz, el-Hâc Abdünnebi et-tâcir, Yusuf Bey b. Abdullah Çûkadâr, Süleyman b. Abdullah, Şa‘ban Bey Kethüdâ-i Mahmud Efendi ve gayruhüm.