Rumeli Sadareti Mahkemesi 56 Numaralı Sicil (H. 1042-1043/M. 1633) cilt: 14, sayfa: 52 Hüküm no: 17 Orijinal metin no: [5a-2] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Aynî Hatun bt. el-Hâc Mahmud’un vakfiyesi
Vakfiye-i Aynî Hâtun bt. el-Hâc Mahmud Hamd-i müebbed ve şükr-i muhalled ol vâkıf-ı zamâyir ve kâşif-i serâir hazretlerinin dergâh-ı azamet-penâh ve bârgâh-ı izzet-destgâhına ref‘ olunur ki, mahlûkātı tarz-ı bedî‘ üzre ibdâ‘ ve âmme-i masnû‘âtı üslûb-ı menî‘ üzre ihtirâ‘ edip, dâr-ı cinânı a‘mâl-i hisân ashâbına in‘âm ve ihsân ve sulehâ-i mü’minîn ve mü’minâtı lâyık-ı gufrân etmek ile lutf-i bî-pâyân eyledi. Ve salât ü selâm ol seyyid-i enâm ve sened-i havâss u avâm pîşvâ-yı kül ve rehnümâ-yı sübül, efdal-i efrâd-ı beşer, şefî‘-i rûz-ı mahşer, habîb-i Hüdâ Muhammed Mustafa aleyhi mine’t-tahiyyeti ezkâhâ hazretlerinin ravza-i raziyye ve hatre-i hat[î]relerine îsâr olunur ki, şefî‘-i usât-ı ümmet ve kıble-i erbâb-ı himmetdir. Ve bakiyye-i nakıyye-i selâm ü peyâm âl ü evlâd-ı kirâm ve ashâb-ı emcâd-ı zevi’l-ihtirâmları merâkıd-ı aliyye ve meşâhid-i seniyyelerine nisâr olunur ki, her biri mütevellî-i cihât-ı dîn ve nâzır-ı şer‘-i seyyidi’l-mürselîndirler. -Rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în.- Ve ba‘d, dâ‘î-i tahrîr-i kitâb-ı müşgîn-nikāb budur ki, Dârü’s-saltanati’s-seniyye mahmiyye-i Kostantıniyye’de Arablar Hamamı kurbunda Elvanzâde mahallesi sâkinelerinden sâhibetü’l-hayrât, tâlibetü’l-meberrât Aynî Hâtun bt. el-Hâc Mahmud b. Abdullah nâm hâtun vaktâ ki, bu dâr-ı dünyâ bî-sebât ve bî-bekā olup, ni‘ami ma‘raz-ı zevâlde ve mukīmi şeref-i irtihâlde olduğunu mülâhaza kılıp, “es-sadakatü fidyetün li’l-me‘âsî yevme yü’hazü’l-mücrimûn bi’n-nevâsî” mefhûmu dahi ma‘lûmu olup, ahsen-i sadakāt fevâidi müstemirre ve avâ’idi müstekırra olan sadaka-i câriye olduğuna [vâ]kıfe olmağın, niyet-i sâfiye ve taviyyet-i vâfiye ile silk-i mülk-i sahîhimde münselik ve muntazam olup, mahmiye-i merkūmede Davudpaşa İskelesi kurbunda Kasab İlyas mahallesinde vâki‘ olup, bir tarafı Hacı Demir mülkü ve bir tarafı Arslan b. Hasan mülkü ve iki tarafı tarîk-i âm ile mahdûd birbirine mülâsık ve mürâfık biri keresteci dükkânı demekle ma‘rûf hoşâb dükkânı ve biri tatlı boza dükkânı zikr olunan iki bâb dükkânı cümle hudûdu ve kâffe-i hukūku ile hasbeten lillâh ve taleben li-rızaihî vakf-ı sahîh-i şer‘î ve habs-i sarîh-i mer‘î ile vakf edip şart eyledikde, zikr olunan dükkânlar mütevellî-i vakf yediyle ecr-i misilleri olan yevmî yirmi bir akçe icâre-i müeccele ile îcâr olunup, her sene hâsıl olan icâresinden yevmî üç akçesine mahmiye-i merkūmede Şeyhü’l-harem mescidinde imâm olan kimesne mutasarrıf olup, mukābelesinde vâkıfe-i mûmâ-ileyhânın vâlidi merhûm-ı merkūm el-Hâc Mahmud rûhu için her gün kable salâti’l-fecr bir sûre-i Mülk tilâvet edip ve iki akçesine mescid-i merkūmda müezzin olan kimesne mutasarrıf olup, mukābelesinde her gün ba‘de salâti’l-asr bir sûre-i Fâtiha ve üç İhlâs-ı şerîf tilâvet edip, kezâlik merhûm-ı mezbûr el-Hâc Mahmud rûhuna ihdâ edeler. Ve senede yetmiş akçesi mahmiye-i merkūmede merhûm ve mağfûrun leh Çivizâde Efendi mescid-i şerîfinde yağ mumu mühimmâtına sarf oluna. Ve otuz akçesini dahi zikr olunan mumun mûkıdı olan kimesne mutasarrıf ola ve yüz akçesi dahi mahmiye-i merkūmede vâki‘ Hobyar mahallesi mescidinde her sene Ramazân-ı şerîf leyâlîsinde su saky mühimmâtına sarf oluna ve dahi vâkıfe-i ârife-i sâlifetü’l-evsâf şart eyledi ki: Zikri sebk eden icârenin yevmî ikişer akçesine Raziye bt. Hasan Bey nâm hâtun mutasarrıfe olup, mukābelesinde vâkıfe-i merkūme Aynî Hâtun rûhu için yevmî bir sûretü’r-Rahman-ı şerîf tilâvet ede ve ikişer akçesine Saliha bt. Muharrem nâm hâtun mutasarrıfe ola, mukābelesinde yevmî bir sûre-i Mülk tilâvet edip ve iki akçesi dahi İsmihan bt. Abdullah nâm hâtun mutasarrıfe olup, mukābelesinde yevmî bir sûre-i Fâtiha ve üç İhlâs-ı şerîf tilâvet edip, iki akçesine vâkıfe-i merkūmenin rebîbesi Rahime bt. Abdullah nâm hâtun mutasarrıfe olup, mukābelesinde yevmî bir sûre-i Fâtiha-i şerîf ve üç İhlâs-ı şerîf tilâvet edip ve bir akçesine dahi rebîbe-i uhrâsı Fâtıma bt. Abdullah nâm hâtun mutasarrıfe olup, mukābelesinde yevmî bir sûre-i Nebe-i şerîf tilâvet edip ve bir akçesine dahi câriye-i müdebberesi Sâkine bt. Abdullah nâm mutasarrıfe olup mukābelesinde yevmî üçer salavât-ı şerîfeye müdâvemet edip ve iki akçesine dahi sulehâdan Yakub [5b] Dede nâm mutasarrıf olup, mukābelesinde yevmî bir sûre-i Yâsîn-i şerîf tilâvet edip, mezkûrât Raziye ve Saliha ve İsmihan ve Rahime ve Fâtıma ve Sâkine ve mezkûr Yakub Dede tilâvet eyledikleri suver-i şerîfe ve salavât-ı münîfenin sevâbını vâkıfe-i merkūme Aynî Hâtun’un rûhuna ihdâ edeler ve merkūme Sâkine Hâtun’un mutasarrıfe olduğu yevmî bir akçe merkūme Sâkine’nin vefâtından sonra vâkıfe-i mersûmenin utekāsından Mülâyim bt. Abdullah mutasarrıfe olup ve icâre-i merkūmenin yevmî iki akçesine mütevellî-i vakf olan kimesne mutasarrıf olup, zikirleri sebk eden ricâl ve nisvândan bi emrillâh müteveffâ olanların mutasarrıf oldukları vazîfelerine minvâl-i âtî üzre kendi evlâdından ve evlâd-ı evlâdından ilâ âhiri’l-inkırâz hayâtda olanı mutasarrıf ola. Eğer evlâdı veya evlâd-ı evlâdı bi’l-külliye munkarize ise kendinin utekāsı mutasarrıfe ola. Eğer kendinin utekāsı yoğise evlâdının utekāsı mutasarrıf ola. Eğer evlâdından ve utekāsından kimesne olmayıp, bi’l-külliye munkariz olursa mutasarrıf olduğu vazîfesi Medîne-i Münevvere -alâ münevverihâ tayyibâtü mükerrere- fukarâsına meşrûta ola ve mesârif-i merkūmeden kalîl ü kesîr ve celîl ü hakīr kalan fazla mütevellî-i vakf yediyle hıfz olunup, mahallinde vakfın lâzım gelen mühimmine sarf oluna. Ve dahi vakf-ı merkūmun tevliyeti evvelâ hayâtta oldukça vâkıfe-i merkūme Aynî Hâtun’a meşrûta olup, ba‘de vefâtihâ utekāsından Hasan b. Abdullah nâm kimesneye meşrûta olup ve mezbûr Hasan Bey vefâtından sonra bâlâda ismi mastûr olan Saliha’nın zevci Mahmud b. Ramazan nâm kimesneye meşrûta olup ve mezbûr el-Hâc Mahmud’dan sonra evlâdına meşrûta ola. Eğer evlâdı bi’l-külliye munkariz olursa mezbûr el-Hâc Mahmud’un utekāsına, eğer utekāsı dahi munkariz olur ise vâkıfe-i merkūmenin utekāsına utekāsı dahi munkarize olursa utekāsının evlâdına meşrûta ola, eğer evlâd ve utekā dahi munkarize olursa re’y-i hâkimü’ş-şer‘le bir müstakīm ve dindâr kimesneye tevcîh oluna ve dahi vâkıfe-i merkūme Aynî Hâtun vakf-ı merkūmun tebdîl ve tağyîr ve taklîl ve teksîri hayâtta oldukça kendi yedinde olup keyfe mâ teşâ mutasarrıfe ola. Ve eğer mürûr-ı eyyâm hasebiyle icâre-i merkūmeyi mesârif-i mersûmeye sarf müte‘azzir olur ise, cümlesi mutlakā fukarâ-i müslimîne sarf oluna deyü mahdûd-ı mezkûru li ecli’t-tescîl mütevellî nasb eylediği sâlifü’z-zikr el-Hâc Mahmud b. el-Hâc Ramazan’a teslîm edip, ol dahi vakfiyet üzre kabz ve tesellüm edip, emr-i vakf ve teslîm kemâ yenbağī ikmâl ve tetmîm olundukdan sonra vâkıfe-i merkūme meclis-i şer‘de mütevellî-i merkūm mahzarında takrîr-i da‘vâ edip, vakf-ı akār İmâm-ı muhtâr Ebû Hanîfe Kûfî -cûziye bi’l-hayr kûfiye- hazretleri katında gayr-ı lâzım olduğundan mâ‘adâ, vâkıf menâfi‘i kendi nefsine şart etmekle, vakf-ı mezbûr sahîh olmadığına İmâm-ı Rabbânî Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî câzim olmağın, mahdûd-ı mezbûrun vakfiyetinden rücû‘ eyledim, mütevellî-i mezbûr kasr-ı yed edip bana teslîm etmeğe taleb ederim dedikde, mütevellî-i mezbûr cevâbında, nehc-i sâbık ve mârr üzre olan vakf-ı akār İmâmeyn-i hümâmeyn katlarında vakıf olunup, teslîm ile’l-mütevellî oldukdan sonra vakf-ı sahîh lâzım olup ve şart-ı mezkûr sıhhatine İmâm-ı Ebû Yusuf hazretleri câzimdir deyü red ve teslîmden imtinâ‘ ve husûmet ve nizâ‘ edip, hâkim-i muvakki‘ü’l-kitâb hazretlerinde müterâfi‘ân ve fasl ve hükme tâlibân olduklarında, hâkim-i mûmâ-ileyh dahi temhîd-i kavâ‘id-i vakfı evlâ ve teşyîd-i mebânî-i hayrı ahrâ görüp re’y-i imâmeyn üzre vakf-ı akārın lüzûmuna hükm-i sahîh-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î edip, min ba‘d vakf-ı mezbûr vakf-ı sahîh-i lâzım ve habs-i sarîh mütehattim olup nakz ve naksına mecâl muhâl olmağın, mâ vaka‘a ketb olundu. Tahrîren fî evâ’ili Zilka‘deti’ş-şerîfe li sene isneteyn ve erba‘în ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Mustafa Efendi b. Sinan el-İmâm, Yusuf Halîfe b. Mustafa el-Müezzin, Mehmed b. Abdüsselâm, el-Hâc Hasan b. Ali, Ahmed Dede b. Hasan, Halid Efendi b. İsmail, Yusuf Ağa b. Abdülmennân, Cemşid Çavuş b. Abdullah, Mehmed Ağa b. Receb el-Cündî, Abdurrahman b. Mehmed, Mehmed Çelebi b. İbrahim el-Kâtib, Ramazan b. Mehmed, Mustafa b. Mehmed, el-Hâc Bostan b. İsmail, Hasan Beşe b. Abdullah er-Râcil, Perviz Bey b. Abdullah el-Cündî, diğer Perviz Bey b. Abdullah el-Cündî, Yakub Dede b. Mustafa ve gayruhüm.
|