Rumeli Sadareti Mahkemesi 56 Numaralı Sicil (H. 1042-1043/M. 1633) cilt: 14, sayfa: 58 Hüküm no: 23 Orijinal metin no: [6b-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Sekbanbaşı Hüseyin Ağa b. Hasan Ağa’dan miras kalan odaların vakıf olduğu
İbtidâ kerdem an kuyem kerîm mübdi‘-i kevneyn ve sultân-ı kadîm ve resûl ü âl ve ashâbeş müdâm ez-hüdâvend-i cihân bî-hadd-i selâm. Ammâ ba‘d bu mecelle-i celîlü’ş-şânın ve cerîde-i bedî‘ü’l-ünvânın tahrîrine bâ‘is ve tastîr-i sebeb-i hâdis budur ki, bundan akdem atebe-i aliyyede sekbanbaşı olup mahmiye-i Kostantıniyye’de Haraccı mahallesinde müteveffâ olan merhûm Hüseyin Ağa b. Hasan Ağa’nın verâseti, zevce-i metrûkesi Fâtıma bt. Kurd Ağa nâm hâtuna ve sulbiye kızı Afife nâm sagīreye münhasıra olup ve sagīre-i merkūme Afife’nin tesviye-i umûru için vâlidesi merkūme Fâtıma Hâtun li’l-ihtiyâc men lehü’n-nasb olan hâkim tarafından vasî nasb olunduğu zâhir ve müte‘ayyin oldukdan sonra vakf-ı âti’l-beyânı da‘vâ için savb-ı şer‘-i mübînden mütevellî nasb ve ta‘yîn olunan fahrü’l-eşbâh Süleyman Bey b. Mehmed el-bevvâbü’s-sultânî meclis-i şer‘-i şerîf-i lâzımü’t-tevkīrde, câi’z-zikr olan odalara vâzı‘atü’l-yed idiği şer‘an ma‘lûm olan mezkûre Fâtıma Hâtun tarafından husûs-ı âtîye vekîl olup, vekâleti mahzar-ı hasm-ı câhidde merkūme Fâtıma Hâtun’un zâtını ma‘rifet-i şer‘iyye ile ârifân olan el-Hâc Pîrî b. Emrullah ve Mehmed Beşe b. Abdullah nâm kimesneler şehâdetleri ile sâbite olup, hâlâ atabe-i aliyyede Arpa emâneti hizmetinde olan umdetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Hüseyin Efendi b. Hasan mahzarında tevliyet-i mahkiyyesi hasebiyle takrîr-i da‘vâ edip, mahmiye-i merkūmede Kırkçeşme kurbunda İbrahim Ağa mahallesinde vâki‘ bir tarafı fahrü’l-muhadderât Fâtıma Hanım mülkü ve bir tarafı zahrü’l-muvakkarât Bedia Hanım bt. el-merhûm Pertev Paşa mülkü ve bir tarafı Revânî’nin vakfı ve bir tarafı tarîk-i hâs ile mahdûd merhûm-ı mezbûr Revânî Bey Vakfı’na senede yedi yüz yirmi akçe mukāta‘ası olup, tûlen ve arzan bi hesâb-i şatrancî üç bin yüz zirâ‘ arsası olup, elân müvekkile-i merkūme Fâtıma Hâtun’un yedinde olan yirmi bir bâb mukābileyn odalarının arsası mukaddemâ müteveffâ-yı merkūm Hüseyin Ağa’nın taht-ı tasarrufunda olmakla, hâl-i hayâtında bin otuz altı senesinde mütevellî-i vakf-ı mezbûr ma‘rifetiyle arsa-i mezkûre üzerine odalar binâ etmek için bana kendi mâlından beş yük akçe teslîm etmekle, ben dahi mûmâ-ileyh Hüseyin Ağa’nın mâlı ile zikr olunan yirmi bir bâb odaları müceddeden binâ ve imâret eylediğimden sonra hâl-i sıhhat-i zât ve zamân-ı nefâz-ı tasarrufât-ı teberru‘âtında hasbeten li’llâhi te‘âlâ ve taleben li-merzâti Rabbihi’l-a‘lâ zikr olunan yirmi bir bâb odalar vakf ve habs edip, her birini icâre-i mu‘accele-i ma‘lûme ve yevmî ikişer akçe icâre-i müeccele-i mu‘ayyene ile îcâr olunup, ücret-i hâsılasından mütevellî-i vakf yedinden zikri sebk eden İbrahim Ağa mahallesinde odalar kapısı fevkinde binâ eylediği mescid-i şerîfin imâmı yevmî üç akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve müezzini dahi yevmî iki akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve kayyımlık dahi müezzin-i mezbûre meşrûta olup, yevmî bir akçe vazîfe ola. Ve mescid-i merkūmun mumu ve hasırı mühimmâtına senede yedi yüz yirmi akçe sarf oluna. Ve ehl-i Kur’ân’dan mücevvid ve mürettil on nefer kimesne dahi yevmî ikişer akçe vazîfeye mutasarrıf olup, mukābelesinde hergün mescid-i merkūmda ba‘de salâti’s-subh bir yerde cem‘ olup, her biri Kur’ân-ı Azîm ve Furkân-ı kerîm’den birer cüz’-i şerîf ber vech-i tertîl bilâ-kesel velâ-ta‘cîl tilâvet edip, bunun sevâbını sultân-ı enbiyâ ve mesned-i evliyâ hazret-i Muhammed Mustafa -sallallâhu te‘âlâ aleyhi vesellem- rûh-ı şerîflerine ve birinin sevâbını cihâr-ı güzîn ve aşere-i mübeşşere -rıdvânullâhi aleyhim ecma‘în- ervâh-ı şerîflerine ve birinin sevâbını dahi sâir ashâb-ı kirâm ve evliyâ-yı izâm ve eimme-i dîn ve ulemâ-yı yakīn ervâh-ı şerîflerine ve birinin sevâbını vâkıf-ı mezbûrun vâlidi merhûm Hasan Ağa rûhuna ve birinin sevâbını vâlidesi Fâtıma Hâtun bt. ( ) rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı merkūmun kızı Afife rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı mersûmun kayın atası merhûm Kurd Ağa rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı mezbûrun kayın anası merhûme Aişe Hâtun bt. ( ) rûhuna hibe edip, içlerinden biri cenâb-ı gāfirü’z-zenb ve kābilü’t-tevb savbına an-samîmi’l-kalb mezbûrlar için tazarru‘-günân ve recâ-i afv ve ihsân ede. Ve bir kimesne dahi yevmî bir akçe vazîfe mutasarrıf olup, mukābelesinde noktacılık hizmetinde olup hizmetini edâ ve eczâ-i şerîfeyi bir sandık içine vaz‘ edip, hıfz eyleye. Ve üslûb-ı kitâbetde mâhir ve rakam-ı siyâkata kādir bir kimesne dahi yevmî iki akçe vazîfeye mutasarrıf olup mukābelesinde kitâbet hizmetini edâ edip vakfın mahsûlünü ve îrâd ve mesârifini kemâ-yenbağī tahrîr ve tastîr eyleye. Ve bir kimesne dahi yevmî iki [akçe] vazîfeye mutasarrıf olup, mukābelesinde vakf-ı mezbûra nâzır olup, nezâret hizmetini edâ eyleye. Ve bir kimesne dahi yevmî iki akçe vazîfeye mutasarrıf olup, vakfın câbîsi ve senede yedi yüz yirmi akçe dahi zikr olunan odaların arsası Revânî Bey Vakfı olmakla vakf-ı mezbûrun mütevellîsi yediyle dahi vâkıf-ı merkūm vakf-ı mezbûrun tevliyetini ve tebdîl ve tağyîr ve vazîfelerin taklîl ve teksîrini ve ziyâde ve noksânını vücûh-ı hayrâtdan murâd eylediği kimesneye ta‘yîn ve hayâtda oldukça tevliyet-i mezbûreyi kendiye ve ba‘de vefâtihî zevcesi müvekkile-i mezbûre Fâtıma Hâtun bt. Kurd Ağa’ya ve merkūmenin vefâtından sonra sulbiye kızı merkūme Afife’ye ve ba‘de vefâtihâ merkūme Afife’nin evlâdına ve evlâd-ı evlâdına neslen ba‘de nesl ve fer‘an ba‘de asl el-iyâzü billâhi te‘âlâ mine’l-inkırâzi’l-evlâd vâkıf-ı mezbûrun zevcesi mezbûre Fâtıma Hâtun bt. Kurd Ağa’nın dayı oğlu Mehmed Çelebi b. Hüseyin Ağa’ya ba‘dehû evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdına ve ba‘de inkırâzi’l-evlâd tevliyet-i mezbûre hâkimü’l-vakt re’yine müfevvez ola deyü şart edip ve her kim mütevellî olur ise yevmî beş akçe vazîfeye mutasarrıf ola deyip, vech-i meşrûh üzre ta‘yîn-i vakf ve beyân-ı harc ve sarf eyledikden sonra zikr olunan odaları mevâni‘-i kabzdan hâlî olduğu hâlde li ecli’t-tescîl mütevellî nasb eylediği ( ) nâm kimesneye teslîm edip, ol dahi vakfiyet üzre kabz u tesellüm edip, ba‘dehû hâkimü’ş-şer‘ huzûrunda mütevellî-i vakf ile hâzır olup tafsîl-i mârr üzre vakf ve hapse i‘tirâf edip, mütevellî-i mezbûr dahi tasdîk ettikden sonra vâkıf-ı mezbûr ile mütevellî-i merkūm beyninde rücû‘ ve istirdâd bâbında vech-i mu‘tâd üzre nizâ‘ ve cânib-i mütevellîye [7a] imsâk ve imtinâ‘ vâki‘ oldukdan sonra, hâkim-i müşârunileyh -esbağallâhu te‘âlâ ni‘amehû aleyh- dahi âlimen bi’l-hilâf ve vâkıfen ale’l-ihtilâf vakf-ı mezbûrun sıhhat ve lüzûmuna hükm-i sahîh-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î edip, zikr olunan odaları ale’n-nehci’l-mükemmel vakf-ı sahîh-i lâzım ve müseccel eylemiş iken, müvekkile-i merkūme Fâtıma Hâtun bi gayri vech-i şer‘î mahdûd-ı mezkûra vaz‘-ı yed edip, mâlikâne tasarruf eder, kasr-ı yedine tenbîh olunup ihkāk-ı hak olunmak taleb ederim dedikde, gıbbe’s-suâl mersûm Hüseyin Efendi b. Hasan bi’l-vekâle cevâbında, zikr olunan yirmi bir bâb odalar müteveffâ-yı merkūm Hüseyin Ağa’nın mülkü olup, ba‘de vefâtihî verâseti zevce-i metrûkesi müvekkile-i merkūme ile sulbiye kızı sagīre-i mezbûre Afife’ye münhasıra olmakla, zikr olunan odalar bi tarîki’l-irsi’ş-şer‘î mezbûretâna intikāl etmekle müvekkile-i merkūme Fâtıma Hâtun bi’l-asâle ve bi’l-vesâye mülk-i mevrûsları olmak üzre zabt ve tasarruf eder, müteveffâ-yı merkūm Hüseyin Ağa’nın vech-i meşrûh üzre hâl-i hayâtında vakf edip, vakf-ı lâzım ve müseccel idiği ma‘lûmu değildir deyü bi’l-külliye inkâr edicek, mütevellî-i mezbûrdan da‘vâ-yı meşrûhasına muvâfıka beyyine taleb olundukda, udûl-i müslimînden olup zümre-i râcilinin yirmi sekizinci ağa bölüğünde çorbacı olan umdetü’l-a‘yân Hüseyin Subaşı b. Hasan ve yaya beylerinden mefharü’l-ümerâ’i’l-kirâm Mustafa Bey b. el-Hâc Ali ve atabe-i aliyyede hâlâ ekmekcibaşı olan fahrü’l-eşbâh Hüseyin Ağa b. Abdullah ve fahrü’l-eşbâh Süleyman Çelebi b. ( ) ser oda meclis-i şer‘a li ecli’ş-şehâde hâzırûn olup isre’l-istişhâdi’ş-şer‘î her biri takrîr-i şehâdet-i şer‘iyye edip, fi’l-vâki‘ mahalle-i mezbûrede merhûm Revânî Bey Vakfı’na senede yedi yüz yirmi akçe mukāta‘ası olup tûlen ve arzan bi hesâb-i şatrancî üç bin yüz zirâ‘ arsa üzerine olup, elân vech-i sâlifü’z-zikr üzre müvekkile-i merkūme Fâtıma Hâtun’un yedinde olan mahdûd-ı mezkûr yirmi bir bâb mukābileyn odalarının arsası mukaddemâ müteveffâ-yı mezbûr Hüseyin Ağa’nın taht-ı tasarrufunda olmakla, hâl-i hayâtında bin otuz altı senesinde mütevellî-i vakf-ı mezbûr ma‘rifetiyle üzerine odalar binâ etmek için müdde‘î-i mezkûr Süleyman Bey kendi mâlından beş yük akçe teslîm etmekle, mezbûr dahi müteveffâ-yı mûmâ-ileyhin mâlı ile zikr olunan yirmi bir bâb odaları müceddeden binâ ve imâret eyledikden sonra hâl-i sıhhat-i zât ve zamân nefâz-ı tasarrufât-ı teberru‘âtında hasbeten lillâhi te‘âlâ ve taleben li-merdâti Rabbihi’l-a‘lâ vakf ve habs edip, zikr olunan odaların her biri ücret-i mu‘accele-i ma‘lûme ve yevmî ikişer akçe icâre-i müeccele-i mu‘ayyene ile mütevellî-i vakf ma‘rifetiyle îcâr olunup, ücret-i hâlisasından yine mütevellî-i mezkûr yediyle zikri sebk eden İbrahim Ağa mahallesinde binâ eylediği mescid-i şerîfin imâmı yevmî üç akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve müezzini yevmî iki akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve kayyımlık dahi müezzine meşrûta olup, yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve mescid-i mezbûrun mumuna ve hasırına senede yedi yüz yirmi akçe sarf oluna ve ehl-i Kur’ân’dan mücevvid ve mürettil on nefer kimesne dahi yevmî ikişer akçe vazîfeye mutasarrıf olup, mukābelesinde mescid-i merkūmda ba‘de salâti’s-subh bir yerde cem‘ olup, her biri Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân [ve] furkân-ı bâhiru’l-burhândan birer cüz’-i şerîf ber vech-i tertîl bilâ-kesel ve lâ-ta‘cîl tilâvet edip, bunun sevâbını sultân-ı enbiyâ ve mesned-i evliyâ hazret-i Muhammed Mustafa -sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve sellem- rûh-ı şerîflerine ve birinin sevâbını cihâr-ı yâr-ı güzîn ve aşere-i mübeşşere -rıdvânullâhi aleyhim ecma‘în- ervâh-ı şerîflerine ve birinin sevâbını dahi sâir ashâb-ı kirâm ve evliyâ-yı izâm ve e’imme-i dîn ve ulemâ-yı yakīn ervâh-ı şerîflerine ve birinin sevâbını vâkıf-ı mezbûrun vâlidi merhûm Hasan Ağa rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı mezbûrun vâlidesi Fâtıma Hâtun rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı mezbûrun kendi rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı mezbûrun kendi zevcesi müvekkile-i mezbûre Fâtıma Hâtun bt. Kurd Ağa rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı mezbûrun kızı Afife rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı mezbûrun kayın atası merhûm Kurd Ağa rûhuna ve birinin sevâbını dahi vâkıf-ı mezbûrun kayın anası merhûme Aişe Hâtun rûhuna hibe edip içlerinden biri cenâb-ı gāfirü’z-zenb ve kābilü’t-tevb savbına an-samîmi’l-bâl mezbûr için tazarru‘-günân [ve] recâ-yı afv ve ihsân edeler. Ve bir kimesne dahi yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf olup, mukābelesinde noktacılık hizmetini edâ ve eczâ-i şerîfeyi cem‘ edip, bir sandık içinde vaz‘ edip hıfz eyleyip ve üslûb-ı kitâbetde mâhir ve rakam-ı siyâkata kādir bir kimesne dahi yevmî ikişer akçe vazîfeye mutasarrıf olup, mukābelesinde kitâbet hizmetini edâ edip vakfın mahsûlünü ve îrâd ve mesârifini kemâ yenbağī tahrîr ve tastîr eyleye. Ve bir kimesne dahi yevmî ikişer akçe vazîfeye mutasarrıf olup mukābelesinde vakfın nezâreti hizmetini edâ eyleye. Ve bir kimesne dahi yevmî iki akçe vazîfeye mutasarrıf olup, mukābelesinde vakfın cibâyeti hizmetinde ola. Ve dahi vâkıf-ı merkūm vakf-ı mezbûrun tevliyeti ve tebdîl ve tağyîr ve teksîr ve ziyâde ve noksânı vücûh-ı hayrâtdan karâr eylediği kimesneye ta‘yîn ve hayâtda oldukça kendiye ve ba‘de vefâtihî zevcesi müvekkile-i mezbûre Fâtıma Hâtun’a ve merkūmenin vefâtından sonra sulbiye kızı Afife’ye ve merkūme Afife’nin vefâtından sonra mezbûre Afife’nin evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve neslen ba‘de nesl ve fer‘an an-asl el-iyâzü billâhi te‘âlâ ani’l-inkırâz ve ba‘de’l-inkırâz evlâd-ı vâkıf-ı mezbûrun zevcesi Fâtıma Hâtun bt. Kurd Ağa’nın dayısı oğlu Mehmed Çelebi b. Hüseyin Ağa’ya ba‘de vefâtihî evlâdına ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdına neslen ba‘de nesl ve fer‘an ba‘de asl ve ba‘de inkırâzi’l-evlâd tevliyet-i mezbûre hâkimü’l-vakt re’yine müfevvez ola deyü şart edip ve her kim mütevellî olursa yevmî beşer akçe vazîfeye mutasarrıf ola. Ve düşen mahlûlü mütevellî-i vakf resm-i âdî üzre âhara verdikde mukābelesinde alınan akçeyi hıfz edip, vakf-ı mezbûrun meremmâtına harc ve sarf eyleye ve meremmât-ı vakfdan ziyâde ile vakfı ziyâde eyleye deyü ber vech-i meşrûh üzre ta‘yîn-i vakf ve beyân-ı harc eyledikden sonra zikr olunan odaları mevâni‘-i kabzdan hâlî olduğu hâlde li ecli’t-tescîl mütevellî nasb eylediği kimesneye teslîm edip ve vakfiyet üzre kabz ve tesellüm edip ba‘dehû hâkimü’ş-şer‘ huzûrunda mütevellî-i vakf ile hâzır olup, tafsîl-i mâr üzre vakf ve habse i‘tirâf edip mütevellî dahi tasdîk edip, ba‘dehû vâkıf-ı mezbûr ile mütevellî-i mezkûr mâbeyninde rücû‘ ve istirdâd bâbında nizâ‘ ve cânib-i mütevellîden imsâk ve imtinâ‘ vâki‘ oldukdan sonra hâkim-i müşârunileyh dahi âlimen bi’l-hilâf ve vâkıfen ale’l-ihtilâf vakf-ı mezbûrun sıhhat ve lüzûmuna hükm-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î edip, zikr olunan odalar ale’n-nehci’l-mükemmel vakf-ı sahîh-i lâzım ve müseccel olmuşdur. Bu husûsa bu vech üzre şâhidleriz, şehâdet dahi ederiz deyü her biri edâ-i şehâdet-i şer‘iyye eylediklerine şâhidûn-ı mezkûrûn sırren ve alenen ta‘dîl ve tezkiye olunup, şehâdetleri makbûle ve i‘tibâ[r]-ı kabûle mevsûle kılınıp mûcebince bi’l-mesâil fî hâze’l-bâb [7b] ve izbâr ilallâhi’l-ecr ve’s-sevâb zikr olunan yirmi bir bâb odaların sıhhat-i vakfiyetine hükm-i sahîh-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î olunup, mâ hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sânî min Zilhicceti’ş-şerîfe li sene isneteyn ve erba‘în ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Umdetü’l-a‘yân Ömer Çavuş b. ( ) çavuş-ı yeniçeriyân, Fahrü’l-a‘yân Mustafa Çavuş b. Hüseyin Ağa, Mustafa Efendi b. Mehmed el-İmâm bi mescid-i Manisalı, Mehmed Çelebi b. Hüseyin el-mütekā‘id, Rüstem Halîfe b. Abdullah kâtib-i vakfiye el-İmâm, Ahmed Halîfe b. İbrahim el-Müezzin, İsâ Efendi b. Mehmed el-İmâm, Ramazan Efendi b. ( ) İmâm-ı mescid-i Sarıgerz, Kadri Halîfe b. ( ) el-Kayyım, Mustafa Bey b. Abdullah el-Yesârî, Yusuf b. Abdullah, el-Hâc Habib b. Şaban er-Râcil, Mehmed Çelebi b. Şaban er-Râcil, Mustafa Bey b. ( ) el-Yesârî, Cafer Bey b. Abdullah el-Cündî, Gazanfer b. Abdullah.
|