|
Rumeli Sadâreti Mahkemesi 106 Numaralı Sicil (H. 1067-1069 / M. 1656-1658) cilt: 50, sayfa: 114 Hüküm no: 38 Orijinal metin no: [7b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
İbrahim b. Ali’nin varisleri Fatma, Şemsi ve Ayşe’nin Ürgüp’teki bazı emlak ve eşyalarını Ali Bey b. Hüseyin’e sattıkları bazı arazilerinin de kullanım hakkını devrettikleri
Hâs matbah aşçılarından olan Ali Bey b. Hüseyin meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzimü’t-tevkīrde Vilâyet-i Anadolu’da Niğde sancağında Ürgüb kazâsına tâbi‘ Ovatuz nâm karye sâkinelerinden Fâtıma bt. Ali nâm hâtun tarafından zikri âtî [bey‘ ve tefvîzi] tasdîka vekîl olup vekâleti şer‘an sâbite olan zevci sâhibü’l-kitâb Şa‘ban b. Mustafa mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip karye-i mezbûreden olup bundan akdem vefât eden İbrahim b. Ali’nin verâseti li-ebeveyn kız karındaşları Şemsi ve Âişe ve müvekkile-i merkūme Fâtıma’ya münhasıra oldukda müteveffâ-yı mezbûrun terekesinden olup karye-i mezkûrede vâki‘ hudûdu beynimizde ma‘lûm mülk menzil ve anbar ve çömlekçi kârhânesi ve Yıldızderesi demekle ma‘rûf vâdide vâki‘ bir kıt‘a bağ ve Çavuş Bağı demekle ma‘rûf bir kıt‘a bağ ve Türkmen Bağı demekle ma‘rûf bir kıt‘a bağ ve Kara Yusuf Bağı demekle ma‘rûf bağ ve nefs-i Ürgüb’de vâki‘ ma‘lûmü’l-hudûd menzil ve der-anbar otuz müd buğday ve Kızılırmak demekle ma‘rûf nehir kenârında vâki‘ mülk balık dalyanı ve üç kebîr tüfenk ve dört merkeb ve bir çift karasığır öküzü ve Yanof nâm Rusiyyü’l-asl bir gulâm ve Rusiyyetü’l-asl Mülâyim nâm bir câriye ve iki tay ve bir kısrak ve beynimizde ma‘lûm esâs-ı beyt ve evânî-i nuhâsiyye ve gayr-ı nuhâsiyye ve kasaba-i mezbûrede Ortahisar’da vâki‘ bir kıt‘a bağ ve bir mülk menzil ve Karacahisar nâm karyede vâki‘ bir kıt‘a bahçeden mezbûre Şemsi hisse-i şâyi‘asını bana iki yüz yetmiş esedî guruşa bey‘ eyledikde ben dahi iştirâ ve kabûl eyleyip ve zikrolunan karyelerde vâki‘ tarlalarda olan hisse-i şâyi‘asının hakk-ı tasarrufunu dahi ma‘rifet-i sâhib-i arz ile bana otuz guruşa ferâğ ve tefvîz edip ben dahi tefevvüz ve kabûl eylediğimden sonra bi’l-iştirâ ve’t-tefevvüz emlâk-i mezkûrenin sülüsü benim ve sülüsânı merkūmetânın mülk ve hakkımız olup ve arâzi-i mezkûre dahi hakk-ı müfevvazım olmağla merkūmetân Fâtıma ve Âişe ve ben emlâk ve arâzi-i mezkûreyi mahallinde semen-i misilleri ile bey‘ ve tefvîze ve semen ve bedeli ahz u kabzına ve bana îsâle bundan akdem gāib ani’l-meclis Mustafa Çelebi b. Hasan nâm kimesneyi tarafımdan vekîl eylediğimde ol dahi varıp kendi vekâleten mezbûretân Âişe ve Fâtıma asâleten emlâk ve arâzi-i mezkûreyi bey‘ ve tefevvüz ve semen ve bedellerin beynlerinde kısmet ettiklerinde herbirimizin hissemize iki yüz seksen bir guruş düşdü deyu meblağ-ı mezbûru vekîl-i merkūm Mustafa Çelebi’ye teslîm eyleyip ol dahi ba‘de’l-kabz bana teslîm eylemişdir dedikde mukırr-ı mezbûrun vech-i meşrûh üzere cârî olan ikrârın merkūm Şa‘ban bi’l-müvâcehe tasdîk etmeğin mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.
Tahrîren fi’l-yevmi’s-sâdis min şehri Ramazâni’l-mübârek li-sene seb‘a ve sittîn ve elf.
Şühûdü’l-hâl: Mustafa Efendi b. Abdurrahman, Osman Beşe çukadâr, Mustafa Efendi b. Muharrem, İbrahim Bey b. Ali ve gayruhüm.
|