.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadâreti Mahkemesi 106 Numaralı Sicil (H. 1067-1069 / M. 1656-1658)
cilt: 50, sayfa: 127
Hüküm no: 55
Orijinal metin no: [10a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Berber Üstad Yusuf b. Abdullah’ın Mimar Şücâ‘ mahallesindeki evini vakfedip Musa Efendi b. İlyas’ı mütevellî tayin ettiği vakfiyesi

Hüve’l-Fettâh

Elhamdü lillâhi’l-vâkıf alâ zamâiri’l-ibâd ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ nebiyyihî Muhammed ve âlihî’l-emcâd ve men beynehüm bi-ihsânin ilâ yevmi’l-haşri ve’l-mî‘âd ammâ ba‘d işbu kitâb-ı sıhhat-nisâbın tahrîrine bâ‘is ve bâdî oldur ki mahmiye-i İstanbul’da Mi‘mâr Şücâ‘ mahallesi ahâlîsinden sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât ve râğibü’s-sadakāt ve’l-meberrât Berber Üstâd Yusuf b. Abdullah meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmihu’l-imâd ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsihu’l-evtâdda zikri âtî vakfına li-ecli’t-tescîl mütevellî nasb ü ta‘yîn edip tevliyeti kabûl eden mahalle-i mezkûre ahâlîsinden Musa Efendi b. İlyas mahzarında tav‘an ikrâr ve i‘tirâf edip zikri âtî vakfın sudûruna değin silk-i mülkümde muntazam yedimde mülk ve hakkım olup mahalle-i mezkûrede vâki‘ bir tarafdan merhûm Abdi Çelebi veresesi mülklerine ve bir tarafdan Nasûh Beşe Vakfı olan menzile ve iki tarafdan tarîk-ı âmma müntehî bir bâb fevkānî ve bir bâb tahtânî odaları ve bir sofayı ve su kuyusunu ve cüneyneyi müştemil olan cemî‘ mülk menzilimi kâffe-i hukūk [ve] merâfıkı ve âmme-i tevâbi‘ ve levâhıkıyla hasbeten lillâhi’l-aliyyi’l-azîm vakıf ve habs edip şöyle şart eyledim ki ben hayâtda oldukça menzil-i mezkûrda kendim sâkin olup tevliyet ve tasarrufu yedimde ola vefâtımdan sonra hâlâ zevcem olan Sâliha bt. Abdullah nâm hâtun menzil-i mezkûrda sâkine tevliyet ve tasarrufu yedinde ola ba‘de vefâtihâ mezkûre Sâliha’nın evlâdı ve evlâd-ı evlâdı ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdı batnen ba‘de batnin karnen isre karnin menzil-i mezkûrda sâkin olup ile’l-inkırâz vech-i meşrûh üzere herbiri nevbet-i tasarruflarında vakf-ı mezbûra mütevellî olup dilerlerse menzil-i mezkûrda sâkin olup dilerlerse ecr-i misli ile âhara îcâr edip ücretinden müntefi‘ olalar ve ba‘de inkırâzi’l-kül mahalle-i mezkûrede vâki‘ zikrolunan Mi‘mâr Şücâ‘ Câmi‘i’nde her kim kayyûm olursa menzil-i mezkûrda sâkin olup tevliyet ve tasarruf yedinde ola ol dahi mukābilesinde zikrolunan câmi‘de vâki‘ kuyudan su çekip mütevazzı’în için câmi‘-i mezkûrda vâki‘ musluğa sab eylediğinden mâ‘adâ beher yevm üçer İhlâs-ı şerîf tilâvet edip sevâbını rûhuma ihdâ eyleye ve şürût-ı mezkûrenin tebdîl ve tağyîri hayâtda oldukça merreten ba‘de uhrâ yedimde ola deyu menzil-i mezkûru fâriğan ani’ş-şevâgil mütevellî-i mezkûra teslîm edip ol dahi bi’t-tevliye vakfiyet üzere tesellüm eyledi dedikde mezkûr Üstâd Yusuf’un ikrâr-ı meşrûhunu mütevellî-i mezkûr bi’l-müvâcehe tasdîk ve bi’l-müşâfehe tahkīk ettikden sonra vâkıf-ı mezkûr semt-i vifâkdan taraf-ı şikāka âzim olup vakf-ı akār imâm-ı muhtâr sirâcü’l-eimme İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı akdem muktedâ-yı kül reh-nümâ-yı sübül Ebû Hanife Kûfî cüziye hayru’l-cezâ ve kûfiye hazretleri katında ma‘a’s-sıhha lüzûmu ifâde eyleyip İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî ve İmâm Hila[l] b. Yahya el-Basrî mezhebleri üzere vâkıf menâfi‘-i vakfı kendi nefsine şart etmekle bâtıl ve ona mebnî olan şurût hilye-i sıhhatden âtıle olmağla rücû‘ meşrû‘ olmağın vakfımdan rücû‘ eyledim menzil-i mezkûru mütevellî-i mezbûr bana teslîm eylesin dedikde mütevellî-i mezkûr cevâb-ı bâ-savâba mütesaddî olup fi’l-hakīka eimme-i mezkûrûn mezhebleri üzere hâl minvâl-i meşrûh üzeredir lâkin şartu’l-vâkıf el-menfa‘atü li-nefsihî vakf-ı akārda İmâm Ebî Yusuf mezhebi üzere sıhhat ve lüzûm mütelâzımân olup ve fî zamâninâ meşâyih-i İslâm tergīben li’n-nâs mezheb-i Ebî Yusuf üzere iftâda icmâ‘ eylemişlerdir pes imâm-ı müşârun-ileyh mezhebi üzere vakf-ı mezkûr sahîh ve lâzımdır deyu redden imtinâ‘ ve bu vechile difâ‘ edip vakf-ı mezkûrun imâm-ı ma‘hûd mezhebi üzere sıhhat ve lüzûmuna hüküm taleb ederim deyu hâkim-i muvakkı‘-ı sadr-ı kitâb huzûrunda müterâfi‘ân ve fasl [ü] hasma tâlibân olduklarında hâkim-i müşârun-ileyh esbağallâhü ni‘amehû aleyh tarafeynin kelâmına nazar ve mennâ‘un li’l-hayr olmakdan hazer edip taraf-ı vakfı evlâ görüp İmâm Ebî Yusuf re’y-i sedîdleri üzere şerâit-i hükmü mer‘î ve mes’ûl fi’l-hükm olduğu hâlde vakf-ı mezkûrun sıhhat ve lüzûmuna vâkıf-ı mezkûr muvâcehesinde hükm-i sahîh-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î kılıp hükm-i mezkûr ile vakıf sahîh ve lâzım olup min ba‘d nakz [ve] nakzına mecâl muhâl ve tebdîl ve tağyîri mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu. Fe men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismühû ale’l-lezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecru’l-vâkıf ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm hurrire.

Fi’l-yevmi’s-sânî aşer min şehri Ramazâni’l-mübârek li-sene seb‘a ve sittîn ve elf.

Şühûdü’l-hâl: El-hâc Ramazan b. Mustafa, Abdullah Efendi el-imâm, Hüseyin Çelebi el-müezzin, Abdi Beşe b. ( ) el-cündi, Şa‘ban Halîfe, Ahmed Çelebi b. Abdülkerim, İsa Bey b. Ahmed ve gayr[uhüm.]