.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadâreti Mahkemesi 106 Numaralı Sicil (H. 1067-1069 / M. 1656-1658)
cilt: 50, sayfa: 286
Hüküm no: 249
Orijinal metin no: [36b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hüseyin Ağa’nın Baba Hasan Alemî mahallesindeki evini emsalinden düşük fiyatla satın aldığı iddiasıyla varisleri tarafından Mustafa Efendi aleyhine açılan davada davacıların iddialarını ispat edemedikleri

Yu‘teber mâ fih inde ledeyye mâ yahvihî

Ketebehû’l-abdü’l-fakīru ileyhi sübhânehû

Es-Seyyid Mehmed el-Emin el-Kādî bi-asâkir-i Rumeli el-ma‘mûre

El-emru hasbemâ zukire fih

Harrerehû’l-fakīru ileyhi te‘âlâ

Mustafa el-Kādî bi-askeri Anadolu el-ma‘mûre

Ufiye anh

Husûs-ı âti’l-beyânın istimâ‘ ve tahrîri bâ-fermân-ı âlî bu fakīre tefvîz ve sipâriş buyurulmağın mahmiye-i İstanbul’da Baba Hasan Alemî mahallesinde sâkin iken bundan akdem vefât eden merhūm Hüseyin Ağa b. Abdülmennân’ın verâseti zevce-i metrûkesi Bâdreftâr bt. ( ) nâm hâtun ile sulbî kebîr oğlu Mehmed Ağa ve sulbiye kebîre kızları Râbia ve Emetullah ve sulbiye sagīre kızı Fâtıma’ya münhasıra idiği şer‘an mütehakkık olup vâlidesi mezbûre Bâdreftâr Hâtun kıbel-i şer‘-i hatîrden sagīre-i merkūmenin tesviye-i umûruna vasî nasb olunduğu müte‘ayyin oldukdan sonra mezbûr Mehmed Ağa asâleten ve mezbûre Râbia tarafından husûs-ı âti’l-beyâna vekîl olup hasm-ı şer‘î mahzarında bi-mâ-hüve nehcü’s-sübût şer‘an vekâleti sâbite olan zevci Ahmed Bey b. Mehmed vekâleten ve merkūme Bâdreftâr Hâtun kendi nefsinden asâleten ve sagīre-i merkūme Fâtıma tarafından vesâyeten ve mezbûre Emetullah asâleten meclis-i şer‘-i hatîrde menzil-i âti’l-beyânın cümlesine şirâ’-i şer‘î ile hâlâ vâzı‘u’l-yed idiği şer‘an sâbit olan fahrü’l-müderrisîni’l-kirâm Mustafa Efendi b. Abdullah Çavuş mahzarında üzerine herbiri da‘vâ ve evvelen mezbûr Mehmed Ağa takrîr-i kelâm edip mahalle-i mezbûrede vâki‘ bir tarafdan Çavuşbaşı İbrahim Ağa menziline ve bir tarafı Süleyman Bey b. Abdullah menziline ve bir tarafı tarîk-ı âmma ve bir tarafı Haydarhâne Tekyesi’ne ve bir tarafı bazen Ramazan Çelebi zevcesi Âişe Hâtun bt. Osman sâkine olduğu vakıf menzil ve bazen Mirzâ Çavuş menziline müntehî menzilin hâriciyesi ki üç tabakadır ulyâsında dört bâb odadır orta sofa ve dehlîz ve bir kenîf ve vüstâsında beş bâb oda ve bir kenîf ve muhâzîsinde iki sedli bahçeler ki sedd-i evvelin arzının Haydarhâne Vakfı’na senede üç yüz altmış akçe mukāta‘a-i kadîmesi ve üzerinde bir köşkü ve iki seddin üzerlerinde eşcâr-ı müsmire ve gayr-ı müsmireleri vardır ve vüstâsının tahtında bir ahır ve bir kenîf vardır zikri mürûr eden hâriciyeyi müştemilât-ı mezbûresiyle ba‘de’l-ifrâz ve’t-tahdîd babam müteveffâ-yı mezbûr Hüseyin Ağa hâl-i sıhhatinde benim sıgārım hâlinde bana hibe ve işhâd edip velâyeten kabz etmekle benim müstakillen mülk-i mevhûbum olan mümtâz ve mu‘ayyen hâriciye-i mezkûreyi mukaddemâ bey‘a garaz eylediğimde mûmâ-ileyh Mustafa Efendi târih-i kitâb senesi Saferu’l-hayrının altıncı günü işbu hâriciye ancak bin beş yüz kıt‘a riyâlî guruş-ı kebîr değer ziyâde değmez deyu beni tağrîr edip ben dahi mûmâ-ileyhin kelâmına mağrûr olup meblağ-ı mezbûra bâtten bey‘ ve teslîm ve semen-i merkūmu yedinden ahz eylemişidim hâlâ tağrîr-i mezbûra binâen gabn-ı fâhiş bulunmağla mûcib-i şer‘îsi icrâ olunmak matlûbumdur deyip ba‘dehû yine mezbûr Mehmed Ağa vekîl-i mezbûr ve vasiyy-i merkūme ve mezkûre Emetullah, mûmâ-ileyh Mustafa Efendi mahzarında da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip mûrisimiz müteveffâ-yı mezbûrdan bize ve müvekkile-i merkūmeye ve vasî olduğum merkūme Fâtıma’ya irs-i şer‘î ile intikāl eden dâhiliye ki üç tabaka olup ulyâsında dört bâb oda ve üç sofa ve dehlîz ve bir cihân-nümâ ve bir kenîf ve vüstâsında bir bâb oda ve bir kiler ve fırın ve bir matbah ve iki halvetli bir hammâm ve bir kenîf ve bir su kuyusunu ve ayazma ve bir otluk damı ve bir mahzen ve vüstâsının tahtında bir âharı müştemildir müteveffâ-yı mezbûr verese-i mezkûresine mîrâs [ve] terk eyledikde dâhiliye-i merkūme verese-i mezbûre beynlerinde kırk sehm i‘tibâr olunup on dört sehmi mezbûr Mehmed Ağa’ya ve beş sehmi müteveffâ-yı mezbûrun zevce-i metrûkesi mezbûre Bâdreftâr Hâtun’a ve yedişer sehmi sulbiye kızlarına isâbet eyledikde kibâr hisselerini bey‘e arz edip yalnız sagīre-i merkūmenin dâhiliye-i mezbûrede olan yedi sehm hissesi dahi kābil-i intifâ‘ olmayıp bey‘ olunmak lâzım geldikde vasîsi müsevvek-i şer‘î ile onu dahi bey‘a arz edicek menzil-i mezbûrun dâhiliyesi ancak iki bin yedi yüz kırk yedi riyâlî guruş eder ziyâde eylemez deyu cümle vereseyi ve vasîyi tağrîr edip biz dahi mûmâ-ileyhin kelâmına mağrûr olup dâhiliye-i merkūmeyi müşârun-ileyhe iki bin yedi yüz kırk yedi riyâlî guruşa bâtten bey‘ ve teslîm eyleyip târih-i mezbûrda semeni olan meblağ-ı mezbûru bi’t-tamâm yedinden ahz u istîfâ ve kabz eylemişidik lâkin akd-i mezbûrda gurûra mukārin gabn-ı fâhiş olmağla semen-i merkūmun cümlesi üzerine red olunup menzil-i mezbûru fâriğan bize teslîm etmeğe tenbîh olunmak matlûbumuzdur dediklerinde gıbbe’s-suâl müşârun-ileyh Mustafa Efendi cevâbında meblağ-ı merkūm menzil-i mesfûrun yevm-i vukū‘-ı akd-i mezbûrda semen-i misli olduğundan gayrı tağrîr eylediğini inkâr edicek verese-i merkūmeden müdde‘âlarını mübeyyine beyyine taleb olundukda iki kimesne gelip şehâdet eyleyip tezkiye olunmazdan mukaddem müşârun-ileyh Mustafa Efendi da‘vâ-yı def‘e şürû‘ edip verese-i kibâr-ı merkūmîn semen-i mezbûru yedimden bi’t-tamâm istîfâ eylediklerinden sonra zimmetimi herbiri menzil-i mezbûra müte‘allika âmme-i de‘âvîden ibrâ-i âmm-ı kātı‘u’n-nizâ‘la ibrâ eylemişler idi dedikde mûmâ-ileyh Mustafa Efendi’den takrîr-i meşrûhuna muvâfıka beyyine taleb olundukda udûl-i ahrâr-ı Müslimînden mahmiye-i mezbûrede Hâcı Hasan mahallesi sâkinlerinden fahrü’l-müderrisîn Hüseyin Efendi b. Hâcı Ahmed ve Baba Hasan Alemî müezzini olan Yusuf Halîfe b. Abdullah nâm kimesneler li-ecli’ş-şehâde mahfil-i kazâda hâzırân olup gıbbe’l-istişhâd fi’l-vâki‘ semen-i menzil-i mezbûru verese-i kibâr müşterî-i mûmâ-ileyh yedinden kabz ve tesellüm eylediklerinde herbir alâ hürretin müşterî-i müşârun-ileyhin zimmetini menzil-i mahdûd-ı merkūmun cümlesine müte‘allika âmme-i de‘âvîden bizim huzûrumuzda ibrâ-i âmm-ı kātı‘u’n-nizâ‘la ibrâ ve ıskāt eylediler biz bu husûsa şâhidleriz şehâdet dahi ederiz deyu herbiri edâ-i şehâdet-i şer‘iyye eylediklerinde sagīre-i mezbûrenin hissesinde gabn-ı fâhiş olduğuna vasiyy-i mezbûrdan beyyine taleb olundukda ityân-ı beyyineden izhâr-ı acz eylediğinden sonra şâhidân-ı mezbûrânı tezkiye ve semen-i misl husûsunu menzil-i mezbûr olduğu mahalde ahâlîsinden ihtimâmen suâl için kıbel-i şer‘-i kavîmden Mevlânâ Mehmed Sezâi Efendi b. Mehmed irsâl olundukda ol dahi varıp şâhidân-ı mezbûrândan keyfiyet-i hâllerini cemâ‘at-i Müslimînden suâl eyledikde zeyl-i kitâbda mastûru’l-esâmi olan şühûd, şâhidân-ı mezbûrân marziyyü’ş-şehâde addolunur deyu makbûlü’ş-şehâde olduklarını haber verip ve ba‘de’l-istifsâr sagīre-i merkūmenin yedi sehm hissesi mukābilesinde verilen meblağ-ı mezbûr dört yüz yetmiş kıt‘a riyâlî guruş hisse-i mezbûresinin yevm-i vukū‘-ı bey‘de semen-i mislidir deyu ihbâr ettiklerinde [37a] vâki‘-i hâli mevlânâ-yı mezbûr hâkim-i muvakkı‘-ı sadr-ı kitâb i‘lâm eyledikde şâhidân-ı mezbûrânın adâletleri zâhir oldukda şehâdetleri hayyiz-i kabûlde vâkı‘a olmağın mûcibiyle verese-i merkūme ve vasiyy-i mezbûre müşterî-i mûmâ-ileyhe bilâ-vech mu‘ârazadan men‘ olunup mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.

Fî evâili Şa‘bâni’l-mu‘azzam [li]-sene seb‘a ve sittîn ve elf.

Şühûdü’l-hâl: Umdetü’l-mevâli’l-izâm kıdvetü’l-mehâdîmi’l-fihâm Mehmed Said Efendi b. el-mevlâ’l-merhûm Esad Efendi el-Kādî bi-askeri Anadolu, Umdetü’l-eimmeti’l-kirâm Mehmed Efendi b. el-Hâc Hamza tâbi‘-i Minkārîzâde Efendi, Fahrü’l-a‘yân Mirzâ Çavuş, Salih Çelebi b. Yusuf çukadâr-ı Mu‘îd Ahmed Efendi, Hâfız Mustafa Ağa b. Mehmed, Hâfız Osman Efendi b. Ömer el-müezzin, Ali Ağa b. Abdullah, Hâcı Ahmed b. Abdullah, Mehmed Çelebi b. Ali, Ömer Efendi b. Mehmed eş-şehîr bi-Hâbilzâde, Ya‘kub Çelebi b. Mustafa Çavuş, Hüseyin Çavuş b. Abdullah, Ahmed Efendi b. ( ) el-kādî, Murad Efendi el-kādî, Abdurrahman Çelebi b. ( ), Mustafa Çelebi b. ( ), Mehmed Efendi b. Handan Efendi, Ebussuud Efendi b. Esfender, İsmail Efendi b. Mustafa Ağa, Salih Efendi b. Hüseyin Efendi, Abdülkadir Efendi b. Hüseyin Efendi, Muharriru’l-hurûf Mehmed Sezai Efendi b. Mehmed.