.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadâreti Mahkemesi 106 Numaralı Sicil (H. 1067-1069 / M. 1656-1658)
cilt: 50, sayfa: 676
Hüküm no: 723
Orijinal metin no: [111a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Fatma bt. Şerif Mehmed Çelebi’nin babasından kendisine intikal eden emlak ve eşyayı haksız yere zaptettiği iddiasıyla Hacı Ahmed b. Hacı Osman aleyhine açtığı davada haksız olduğu

Medîne-i Ruscuk mahallâtından Orta mahallesi sâkinlerinde iken bundan esbak vefât eden Karabey demekle ma‘rûf Şerîf Mehmed Çelebi b. Hasan nâm kimesnenin sulbiye kebîre kızı Fâtıma Hâtun tarafından husûs-ı âti’l-beyânı da‘vâya vekîl olup bi-mâ-hüve tarîku’s-sübût şer‘an vekâleti sâbite olan Murad Efendi nâm kimesne meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzimü’t-tevkīrde bâ‘isü’l-kitâb el-Hâc Ahmed b. el-Hâc Osman mahzarında bi’l-vekâle takrîr-i da‘vâ edip medîne-i mezbûrede kefere mahallâtından Papa Yani mahallesinde vâki‘ bir tarafı Hüseyin Çavuş Vakfı ve bir tarafı meyhâneci Deli mülkü ve bir tarafı Beyzâde Ahmed Ağa mülkü ve taraf-ı râbi‘i tarîk-ı âm ile mahdûd yirmi bâb tahtânî odalar ve bir yağhâne ve âlâtından bir kebîr kazgan müvekkile-i mezbûrenin babası müteveffâ-yı merkūmun muhallefâtından iken el-Hâc Ahmed Bey bi-gayri vech-i şer‘î zabt eder suâl olunup alıverilmesi matlûbumdur dedikde gıbbe’s-suâl mezbûr el-Hâc Ahmed Bey cevâbında fi’l-vâki‘ mârrü’z-zikr odalar müvekkile-i mezbûre Fâtıma Hâtun’un babası müteveffâ-yı mezbûr Şerîf [Mehmed] Çelebi’nin mülkü olup lâkin mezbûr Şerîf Mehmed Çelebi’nin verâseti sulbiye kızı mezbûr Fâtıma’ya ve Âişe ve oğlu Ali’ye münhasıra olup mezbûre Fâtıma ile mezbûr Ali mârrü’z-zikr odaları kız karındaşı mezbûre Âişe’ye kırk dört senesinde kırk bin akçeye bâtten bey‘-i bâtt-ı sahîh-i şer‘î ile hisse-i şâyi‘aları bey‘ ve teslîm edip ol dahi minvâl-i muharrer üzere iştirâ ve kabz edip müstakillen on sene kâmilen zabt ve tasarruf ettikden sonra mezbûre Âişe dahi babam müteveffâ-yı mezbûra bey‘ eder olduğu hâlde mezbûrân Ali ve Fâtıma’yı ihzâr ve mahzarında mârrü’z-zikr odalarda ve semeninde hisse-i şâyi‘anıza müte‘allik alâka ve müdâhaleniz var mı dedikde mahzar-ı Müslimînde bi-vechin mine’l-vücûhi’ş-şer‘î alâka ve müdâhalemiz kalmamışdır deyu ikrâr ve i‘tirâf ettikden sonra mezbûre Âişe dahi bi’t-tav‘ ve’r-rızâ babam müteveffâ-yı mezbûra otuz bin nakd-i râyic fi’l-vakt akçeye bey‘-i bâtt-ı sahîh-i şer‘î ile bey‘ [ve] teslîm edip babam mezbûr dahi vech-i meşrûh üzere iştirâ ve kabûl ve kabz ve yedinden minvâl-i muharrer üzere hüccet-i şer‘iyye alıp nice eyyâm zabt [ve] tasarruf ettikden sonra vefât etmekle gāib ani’l-meclis karındaşım Mahmud nâm kimesne ile bi-hasebi’ş-şer‘î tasarrufumuzdadır dedikde gıbbe’s-suâl ve akībe’l-inkâr müdde‘î-i mezbûrun müdde‘âsını mübeyyine beyyine taleb olundukda medîne-i mezbûre sükkânından İsmail Bey b. Ahmed nâm kimesne meclis-i şer‘a hâzır olup gıbbe’l-istişhâd fi’l-vâki‘ medîne-i mezbûrede vâki‘ mârrü’z-zikr yirmi bâb tahtânî odalar ve yağhâne ve âlâtından bir kebîr kazgan müteveffâ-yı mezbûr Şerîf Mehmed Çelebi’nin mülkü idi ba‘de vefâtihî verâseti evlâd-ı sulbiyyesi Âişe ve Fâtıma ve Ali mahzarında oldukdan sonra mezbûre Fâtıma ve Ali hisse-i şâyi‘alarını mezbûre Âişe’ye târih-i merkūmda kırk bin akçeye bâtten bey‘ ve teslîm mezbûre Âişe dahi vech-i meşrûh üzere tesellüm ve kabûl ve kabz edip on sene kâmilen müstakillen zabt u tasarruf ettikden sonra Âişe dahi mezbûr el-Hâc Ahmed’in babası mezbûr el-Hâc Osman’a bey‘ eder olduğu hâlde mezbûrân Fâtıma ve Ali hâzırân fi’l-meclis olup mârrü’z-zikr odaların da semeninde alâka ve müdâhaleniz kalmadı deyu istintâk ettiklerinde ikisi bi-vechin mine’l-vücûhi’ş-şer‘î alâka ve müdâhale kalmamışdır deyu benim huzûrumda ikrâr ve beni işhâd etdi bu vech şâhidim şehâdet dahi ederim deyu edâ-i şehâdet-i şer‘iyye etdikde ba‘de ri‘âyeti [şerâiti’ş]-şer‘iyye şehâdetleri hayyiz-i kabûlde vâkı‘a oldukda yine medîne-i mezbûre mahallâtından Hoca Veli mahallesinde sâkin el-Hâc Bâli Bey b. Abdullah nâm kimesne tarafından Ali Efendi b. Mehmed el-imâm li-câmi‘i’l-merhûm Rüstem Paşa ve yine medîne-i mezbûreden Mehmed b. Sefer nâm kimesne li-ecli’ş-şehâde meclis-i şer‘a hâzırân olup gıbbe’l-istişhâdi’ş-şer‘î fi’l-vâki‘ ehlimiz olan mezbûr el-Hâc Bâli husûs-ı mezbûra minvâl-i muharrer üzere şâhid olup ben şâhidim ve şehâdet ederim siz dahi benim lisânımdan şâhidi[m] olun ve şehâdet edin şehâdetini bize tahmîl etdi deyu bizi işhâd etdi biz dahi bu vech üzere mezbûr el-Hâc [Bâli] lisânından şâhidleriz şehâdet dahi ederiz deyu herbiri edâ-i şehâdet-i şer‘iyye ettiklerinde ba‘de ri‘âyeti’ş-şerâiti’l-kabûl kabûlü hayyizde vâkı‘a oldukdan sonra vekîl-i mezbûr mu‘ârazadan men‘ birle mâ-hüve’l-vâki‘ gıbbe’t-taleb ketb olundu.

Tahrîren fi’l-yevmi’s-sâmin aşer min şehri Ramazâni’l-mübârek li-sene semân ve sittîn ve elf.

Şühûdü’l-hâl: Fahrü’l-kuzât Ali Efendi b. Mehmed el-kādî, İmâmzâde Mehmed Efendi el-kādî, Hasan Beşe b. Veli, Bayram Beşe çukadâr, İbrahim Ağa [b.] Halil, Mehmed Beşe, Mustafa Beşe [b.] Ali Ağa, Osman b. İbrahim mumcu, Ali Bey, Osman Ağa gümrük emîni sâbıkā, Ali Bey b. Abdullah ve gayruhüm.