Bab Mahkemesi 54 Numaralı Sicil (H. 1102 / M. 1691) cilt: 20, sayfa: 304 Hüküm no: 364 Orijinal metin no: [62a-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Ahmed Paşa b. Abdurrahman’ın varisleri arasında sulh olması
Mahmiye-i İstanbul’da Deniz Abdal mahallesinde sâkin iken bundan akdem vefât eden Ahmed Paşa b. Abdurrahman’ın sulbiye kebîre kızı Hatice Hanım’ın zevci ve tarafından husûs-ı âti’l-beyâna vekîl olduğu zâtını ârifân İmâm Abdullah Efendi b. Abdullah ve el-Hâc Mehmed b. Ebûbekir nâm kimesneler şehâdetleriyle şer‘an sâbit olan İbrahim Ağa b. Hüseyin nâm kimesne vekâleten ve müteveffâ-yı mezbûrun sulbî kebîr oğulları Mehmed Bey ve Mustafa Bey her biri asâleten meclis-i şer‘-i şerîf-i enverde, bâ‘isü hâze’l-kitâb Mehmed Ağa b. Ahmed kimesne mahzarında her biri ikrâr ve takrîr-i kelâm edip, müteveffâ-yı mezbûrun terekesinden olmağla bize ve vâlidemiz işbu hâzıra bi’l-meclis Fâtıma nâm hâtunun hisse-i irsiye-i mu‘ayyenemize isâbet eden mahalle-i mezbûrda vâki‘ iki tarafdan Ayşe ve Rukiye menzilleri ve bir tarafdan ba‘zan Odabaşı hâtunu Ayşe ve ba‘zan Mehmed Çelebi mülkleri ve ba‘zan diğer Hatice bt. Abdullah Beşe ve ba‘zan İbrahim menzilleri ve bir tarafdan Mehmed Bey ve Ahmed Bey b. Hüseyin Paşa bahçesi ve bir tarafdan tarîk-i âm ile mahdûd olup, mezbûr Mehmed Ağa’nın yedinde olan hüccet nâtıka olduğu üzre hâriciye ve dâhiliyesi büyût-ı adîde ve hamam ve bi hesâb-i terbî‘î bin dört yüz yetmiş dört zirâ‘ bahçeyi müştemil mülk menzilden vâlidemiz ve kıbel-i şer‘den hâl-i sıgārımızda vasiyy-i mansûbemiz merkūme Fâtıma Hâtun hissesini hüccet-i mezkûre nâtıka olduğu üzre mezbûr Mehmed Ağa’ya bey‘ eyledikde, bizim hissemizi dahi ma‘an safka-i vâhide ile bin yüz guruşa asâleten ve vesâyeten bey‘ ve kabz-ı semen etmekle, biz dahi menzil-i mezkûrdan hisse-i mu‘ayyenemiz bilâ-müsevviğ bey‘ olunduğundan mâ‘adâ gabn-ı fâhiş ile bey‘ olunmuşdu deyu menzil-i mezkûrdan hissemizi mesfûr Mehmed Ağa’dan taleb ve da‘vâ eylediğimizde, ol dahi hüccet-i mezkûre nâtıka olduğu üzre vâlideniz ve vasîniz olan mezbûre Fâtıma menzil-i mezkûru bey‘ eyledikde sizin hissenizi dahi zarûret-i nafakanız için bâ-müsevviğ ve izn-i hâkim [ile] hîn-i akidde semen-i misli olan meblağ-ı makbûz-ı merkūma bey‘ etmişdi deyu hüccet ibrâz edip def‘le mukābele etmekle, beynimizde nizâ‘-ı küllî vukū‘undan sonra muslihûn tavassut edip, da‘vâ-yı mezkûremizden mezbûr Mehmed Ağa ile beynimizde yetmiş guruş üzerine akd-i musâlaha eylediklerinde, biz dahi asâleten ve vekâleten sulh-ı mezbûru kabûl ve bedel-i sulh olan meblağ-ı mezbûr yetmiş guruşu mezbûr Mehmed Ağa’dan bi’t-tamâm ahz u kabz ettiğimizden sonra husûs-ı mezkûra müte‘allika cemî‘ da‘vâdan mezbûr Mehmed Ağa’nın zimmetini ibrâ-i âm ile ibrâ ve iskāt edip, menzil-i mezkûrda alâka ve medhalimiz kalmadı dediklerinde, gıbbe’t-tasdîki’ş-şer‘î vasiyy-i merkūme Fâtıma dahi kezâlik menzil-i mezbûra müte‘allika da‘vâdan mezbûr Mehmed Ağa’nın zimmetini ibrâ ve iskāt etmeğin, mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu. Fi’l-yevmi’s-sâbi‘ aşer min Cumâdelâhire sene 1102.
Şuhûdü’l-hâl: Abdullah Efendi el-imâm, el-Hâc Mehmed b. Ebûbekir, Mehmed Çavuş b. İsmail, İbrahim Çavuş b. Halil, Ali Çelebi b. el-Hâc Hasan, el-Hâc Mustafa Ağa, el-Hâc Hüseyin el-müezzin.
|