.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadâreti Mahkemesi 127 Numaralı Sicil (H. 1090-1091 / M. 1679-1680)
cilt: 55, sayfa: 191
Hüküm no: 160
Orijinal metin no: [40b-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mehmed Çelebi b. Halil’in daha önce kendisine ait olan bağı vefat eden Seydi Beşe’nin varislerinden satın aldığı

Mahmiye-i İstanbul’da Nahılbend Mahallesi’nde sâkin Mehmed Çelebi b. Halil meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde mahrûse-i Üsküdar’a tâbi‘ Çengel nâm karye sükkânından iken bundan akdem vefât eden Seydi Beşe’nin verâseti zevce-i metrûkesi Râbia bt. Hasan ile sulbî kebîr oğulları Ömer ve Salih ve kebîre kızı Emine ve sagīre kızı Zeyneb’e münhasıra ve merkūme Emine bi-tarîkı’t-tehârüc sâir terekesinden hissesini kabz ve mezbûre ihrâc olunup zikri âtî bağ mezbûrûn Râbia ve Ömer ve Salih ve Zeyneb’e tahsîs olduğu şer‘an zâhir ve müte‘ayyin oldukdan sonra zâtını ma‘rifet-i şer‘iye ile ârifân Hasan Beşe b. Abdüllatif ve Müezzin Hasan Çelebi b. Kenan ta‘rîfleriyle mu‘arrefe olan mezbûre Râbia ve mezkûr Salih ve kendi tarafından asîl ve sagīre-i mezbûrenin tesviye-i umûru için savb-ı şer‘den mansûb vasîsi olan mezbûr Ömer muvâcehelerinde ikrâr ve i‘tirâf edip karye-i mezbûrede vâki‘ bir tarafı yine benim bağım ve bir tarafı Takyacı Kiryako bağı ve bir tarafı Karakaş zimmî bağı ve bir tarafı tarîk-ı âm ile mahdûd yirmi dönüm bir kıt‘a bağ karındaşım Bağcı Mustafa nâm kimesnenin ile’l-vefât mülkü olup ba‘de’l-vefât bi’l-irsi’ş-şer‘î bana isâbet etmişidi lâkin mezbûr Mustafa on üç sene mukaddem fevt oldukda ben sagīr bulunup tesviye-i umûruma vasîyy-i muhtâr olan Hastalar İmâmı Mehmed Efendi zarûret-i nafakam olmak üzre bağ-ı mezkûru mezbûr Seydi Beşe’ye yüz kırk bir esedî guruşa bi’l-vesâye bey‘ ve kabz-ı semen etdiğinden sonra mezbûr Seydi Beşe vefât edip bağ-ı mezkûr veresesine isâbet etmekle ben zikrolunan bağı zarûret-i nafakam olmayıp bey‘i bir vechile mesâğ olmadığına binâen da‘vâ ve bu vechile beynimizde münâza‘ât-ı kesîre cereyânından sonra mezbûrûn mârrü’z-zikr bağı bana yine ol mikdâr meblağa bey‘ ve kabz-ı semen edip mârrü’z-zikr bağa müte‘allik âmme-i da‘vâdan beni ibrâ ve ıskāt etmekle ben-dahi bağ-ı mezkûrun mahsûlüne ve husûs-ı mezbûra müte‘allik âmme-i da‘vâ ve muhâsamât ve eymân ve mutâlebâtdan mezbûr Seydi Beşe’nin veresesini ibrâ-yı âmm-ı kātı‘u’n-nizâ‘la ibrâ ve ıskāt eyledim min-ba‘d mezbûrûn ile bi-vechin mine’l-vücûh da‘vâ ve nizâ‘ım kalmamışdır dedikde gıbbe’[t-tasdîkı]’ş-şer‘î mâ-hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu.

Fi’l-yevmi’s-sâdis min-Saferü’l-hayr li-sene ihdâ ve tis‘în ve elf.

Şuhûdü’l-hâl: Ali Beşe b. Yusuf, Hasan Beşe b. Abdüllatif, Mustafa Ağa b. Süleyman, Ali Beşe b. Ahmed, Ahmed Efendi b. Sefer?, Sefer Usta b. Sinan, Ali b. Mehmed, Mehmed Efendi b. Musa, Mehmed b. İslam, Hasan b. Ali, Halil Beşe b. ( ).