.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadâreti Mahkemesi 127 Numaralı Sicil (H. 1090-1091 / M. 1679-1680)
cilt: 55, sayfa: 290
Hüküm no: 257
Orijinal metin no: [70a-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mehmed Dede b. Yusuf’un, Raziye bt. Abdullah’ın vakfettiği menzili kullanma hususunda Nuh Bey b. Mehmed’le davası olmadığını ikrar ettiği

Mahmiye-i İstanbul’da Süleymâniye kurbünde sâkin Mehmed Dede b. Yusuf meclis-i şer‘-i hatîr-i enverde işbu bâ‘isü’l-kitâb Nu[h] Bey b. Mehmed mahzarında bi’t-tav‘i’s-sâf takrîr-i kelâm ve ta‘bîr ani’l-merâm edip mahrûse-i Galata’ya tâbi‘ Beşiktaş’da Yahya Efendi Mahallesi’nde vâki‘ bir tarafı Veli Usta mülkü ve bir tarafı Mahmudoğlu mülkü ve iki tarafı tarîk-ı â[m] ile mahdûd arsası merhûm Sultân Bâyezid Han vakfı olan menzili mâlikesi Râziye bt. Abdullah nâm hatun bin senesinde menzil-i mezbûrun süknâ ve tasarrufunu evvelâ nefsine ba‘dehâ zevci Hüseyin Bey’e ba‘dehû evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ba‘de’l-inkırâz utekāsına ba‘dehûm mahalle-i mezbûre imâmına olmak üzre vakıf ve şart edip vakfiye-i ma‘mûlün-bihâ ketb ve terkīm ve mezbûr Nuh Bey ve hemşîresi Rukiye bt. Mahmud b. mezbûr Hüseyin Bey’in evlâdına derecede müsâvî ve ber-mûceb-i şart-ı vâkıfe menzil-i mezbûra müstahıklar olup lâkin menzil-i mezbûr harâb olup ekser mevâzi‘i kābil-i süknâ olmamağla mezbûr Nuh Bey menzil-i mezbûrun dâhiliyesinde kendi mâlı ile müceddeden bir havuz ve önünde tahtânî ve fevkānî iki oda ve yanında bir şehnişli sagīr oda ve sofa ve dehliz ve tahta döşeme karşıya karşı iki fevkānî odaların kirişleri ve bir duvarının zemininde kadden beş zirâ‘ mikdârından mâ‘adâsını binâ ve hâriciyesi olup bir fevkānî oda ve sofa ve dehliz ve bir ahır ve kilerin dahi mârrü’z-zikr fevkānî odanın ba‘zı mevâzi‘ini ta‘mîr ve mâ‘adâsını kezâlik kendi mâlından izn-i şer[‘î ile] binâ ve ta‘mîr edip hatta husûs-ı mezbûr cânib-i şer‘-i kavîmden dahi keşf ve müşâhede olunup hâlâ bâlâda ketb ve terkīm olunan minvâl üzre olduğu lede’ş-şer‘i’l-enver zâhir ve mukarrer oldukdan sonra mezbûr Nuh Bey ber-mûceb-i şart-ı vâkıfe zikrolunan menzilin hâriciyesinde sâkin olmağa mâni‘ olmamak üzre benim ile da‘vâsı kalmayıp ve mukaddemâ mukābele-i süknâ deyü kendiden makbûzum olan iki bin dokuz yüz akçe mutâlebesinden beni ibrâ etmeğin benim dahi ibrâ-i mezkûresine ve dâhiliye-i menzil-i mezbûra müte‘allik merkūm Nuh Bey (...) [ile vechen] mine’l-vücûh da‘vâ ve nizâ‘ım yokdur [70b] dedikde mukırr-ı mezbûrun ber-vech-i meşrûh cârî ve sâdır olan kelimâtını merkūm Nuh Bey vicâhen tasdîk ve şifâ[hen] tahkīk etmeğin mâ-hüve’l-vâki‘ bi’l-ibtigā ketb olundu.

Fi’l-yevmi’s-sâmin min-şehri Rebî‘i’l-evvel li-sene ihdâ ve tis‘în ve elf.

Şuhûdü’l-hâl: Envâr Efendi b. Salih, Ahmed Çelebi b. Ali Efendi, Mahmud Bey b. Osman, Mehmed Çelebi b. Yahya, Mahmud Çelebi b. Şa‘ban, Ali Çelebi b. İbrahim, İbrahim Çelebi b. Receb.