.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadâreti Mahkemesi 127 Numaralı Sicil (H. 1090-1091 / M. 1679-1680)
cilt: 55, sayfa: 328
Hüküm no: 298
Orijinal metin no: [91a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


el-Hâc Mehmed b. Abdülkerim’in varislerine kalan eve beytülmal emini Ömer Ağa b. Osman’ın müdahalede bulunmaması

Ahbertü bimâ-fîh zeberahu’l-fakīr ileyhi Sübhânehû Hâmid el-kādî bi-askeri Rumeli -ufiye anhü-.

Husûs-ı âti’t-takrîr mahâllinde tahrîr iltimâs olunmağın savb-ı şer‘den ba‘s olunan Mevlânâ Abdullah Efendi mahmiye-i İstanbul’da Tavşan? Mahallesi’nde sâkin Ahmed Çelebi [b.] Mahmud’un sâkin olduğu menziline varıp zeyl-i kitâbda muharrerü’l-esâmî olan Müslimîn huzûrlarında akd-i meclis-i şer‘-i hatîr etdikde mahalle-i mezbûrede sâkine iken bundan akdem vefât eden Fahrî Hatun bt. Ramazan’ın zâhirde vâris-i ma‘rûfu olmamak ile mecmû‘-ı terekesi cânib-i mîrîye âid oldukdan sonra mahmiye-i mezbûrede beytü’l-mâli’l-hâs emîni olup bi-hasebi’l-emâne mecmû‘-ı terekesine vâzı‘u’l-yed olan Ömer Ağa b. Osman meclis-i ma‘kūd-ı mezbûrda mahalle-i mezbûre sâkinlerinden iken bundan akdem vefât eden el-Hâc Mehmed b. Abdülkerim’in zevce-i menkûha-i metrûkesi Âbide Hatun bt. Bâyezid ile kebîre kızları Râbia ve Havva ve Fâtıma ve li-eb kız karındaşı Saime Hatun tarafından husûs-ı âti’l-beyânda husûmet ve cevâba müseccel vekîl olan mezbûr Ahmed Çelebi mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip müteveffâ-yı mezbûr Fahrî Hatun’un mahalle-i mezbûrede vâki‘ bir tarafı Şehzâde müezzinine meşrûta vakıf menzile ve bir tarafı Na‘lçacı Mustafa Çelebi mülküne ve bir tarafdan Kalburcu Ahmed mülküne ve bir tarafdan Sarrâc Seyfullah mülküne ve bir tarafdan tarîk-ı hâssası iki beyt-i ulvî ve iki beyt-i süflî ve bir su kuyusu ve bir kenîfi ve zât-ı eşcâr cüneynesini müştemil mülk menzil cânib-i mîrîye âid olmuş-iken müvekkileleri mezbûreler bi-gayr-ı hakkın vaz‘-ı yed etmişlerdir suâl olunup kasr-ı yedlerine tenbîh olunmak matlûbumdur dedikde gıbbe’s-suâl vekîl-i mezbûr cevâbında fi’l-hakīka menzil-i mahdûd-ı mezbûr müteveffât-ı mezbûrenin mülk ve hakkı iken târih-i kitâbdan on bir sene mukaddem hâl-i sıhhatinde menzil-i mahdûd-ı mezbûru müvekkilelerim mezbûrelerin mûrisleri müteveffâ-yı mezbûr el-Hâc Mehmed’e fevtimden senin olsun deyü vasiyet edip musırraten aleyhâ vefât etdikden sonra musarrun-bih olan menzil-i mahdûd-ı mezbûr mûsâ-leh olan müteveffâ-yı mezbûr el-Hâc Mehmed’[e] işbu hüccet-i şer‘iye ile intikāl edip ba‘de-vefâtihî bi-tarîkı’l-irs müvekkilelerime intikāl etmişdir deyü def‘le mukābele edip istintâk olsun dedikde gıbbe’s-suâl ve’l-inkâr vekîl-i mezbûrdan sıdk-ı makāline mutâbık beyyine taleb olundukda udûl-i ahrâr-ı ricâl-i Müslimînden olup Keçeci Pîrî Mahallesi’nde sâkin Mehmed Çelebi b. Mustafa ve Mehmed Çelebi b. Hüseyin nâm kimesneler li-ecli’ş-şehâde meclis-i ma‘kūd-ı mezbûra hâzırân olup istişhâd olunduklarında fi’l-hakīka müteveffâ-yı mezbûre Fahrî Hatun târih-i kitâbdan on bir sene mukaddem hâl-i sıhhatinde bizim huzûrumuzda menzil-i mahdûd-ı mezbûru müteveffâ-yı mezbûr Mehmed Çelebi’ye fevtimden senin olsun deyü vasiyet edip musırraten aleyhâ vefât eyledikden sonra mûsâ-bih olan menzil-i mezbûr mûsâ-leh olan merkūm el-Hâc Mehmed’e işbu hüccet ile intikāl edip irsle zikrolunan veresesine intikāl eylemişdir bu vechile menzil-i mahdûd-ı mezbûr verese-i merkūmelerin mülk-i mevrûslarıdır biz bu husûsa bu vech üzre şâhidleriz şehâdet dahi ederiz deyü her biri edâ-i şehâdet-i şer‘iye eylediklerinde ba‘de’t-ta‘dîl ve’t-tezkiye şehâdetleri makbûle olmağın vâki‘ hâli mevlânâ-yı mezbûr mahâllinde <> istimâ‘ ve tahrîr ba‘dehû meclis-i şer‘a gelip ihbâr ve takrîr etmeğin mûcebiyle ba‘de’l-hükmemîn-i mezbûr bî-vech mu‘ârazadan men‘ birle mâ-vaka‘a <> bi’l-ibtigā ketb olundu.

Tahrîren fi’l-yevmi’l-hâdî min-Muharremi’l-harâm li-sene ihdâ ve tis‘în ve elf.

Şuhûdü’l-hâl: Fahrü’l-eimme es-Seyyid İbrahim Efendi b. Mehmed Efendi, Abdülkadir Efendi b. İsa, Mehmed Efendi b. Mustafa, Hasan b. Abdullah, Mehmed Efendi b. Receb, Hallâc Ali b. Yusuf, Hasan Beşe b. Mahmud.

(...) (...) (...) Beyazîzâde Ahmed Efendi hazretlerine Sadr-ı Rum inâyet olundukdan sonra altmış gün mürûrunda kaydolunmuşdur gaflet olunmaya.