.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Bab Mahkemesi 54 Numaralı Sicil (H. 1102 / M. 1691)
cilt: 20, sayfa: 365
Hüküm no: 446
Orijinal metin no: [77a-3]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mustafa Ağa b. Hasan’ın varisleri ile Peyk Mustafa Efendi’nin varislerinin Mustafa Ağa’nın alacağı hususunda sulh oldukları

Mahmiye-i İstanbul’da Yakub Ağa mahallesinde sâkin iken bundan akdem vefât eden Mustafa Ağa b. Hasan’ın verâseti, zevce-i menkûhası Sâliha bt. Abdullah ile sulbî oğulları Ali ve Mehmed ve sulbiye kızları Ayşe ve Fâtıma ve Hatice’ye münhasıra olup, kable’l-kısme mezbûr Ali fevt olup, verâseti vâlidesi mezbûre Sâliha ile li ebeveyn karındaşları mezbûrûn Mehmed ve Ayşe ve Fâtıma ve Hatice’ye münhasıra olup kable’l-kısme mezbûr Mehmed dahi fevt olup, verâseti vâlidesi mezbûre Sâliha ile kız karındaşları mezbûrûn Ayşe ve Fâtıma ve Hatice’ye ve li ebeveyn ammisi Hüseyin Bey’e münhasıra olup kable’l-kısme mezbûre Fâtıma dahi fevt olup, verâseti vâlidesi mezbûre Sâliha ile li ebeveyn kız karındaşları mezbûrân Ayşe ve Hatice’ye ve ammi mezbûr Hüseyin Bey’e münhasıra ve tashîh-i mes’elesi altı yüz kırk sehimden i‘tibâr olunup sihâm-ı mezbûreden yüz yetmiş dört mertebede mezbûre Sâliha’ya ve ikişer yüz sekiz sehmi kezâlik dört mertebede merkūmûn Ayşe ve Hatice’den her birine [77b] ve altmış iki sehmi mertebede mezbûr Hüseyin Bey’e isâbet eylediği lede’ş-şer‘i’l-enver zâhir ve mütehakkik oldukdan sonra mezbûre Sâliha Hâtun ba‘de’t-ta‘rîfi’ş-şer‘î meclis-i şer‘de yine mahmiye-i mezbûrede Pîrî Ağa mahallesi sükkânından iken bundan akdem fevt olan Peyk Mustafa Efendi b. Derviş’in verâseti zevce-i metrûkesi İrfan nâm hâtun ile kız karındaşları mezbûrât Emine ve Fâtıma ve Afife’ye ve li ebeveyn ammizâdeleri Süleyman Efendi ve Ali Ağa b. Hüseyin Efendi’ye münhasıra olup, ba‘dehû mezbûre Emine dahi fevt olup, verâseti vâlidesi mezbûre İrfan Hâtuna ve li eb kız karındaşları mezbûretân Fâtıma ve Afife’ye ve li ebeveyn ammi oğulları mezbûrân Süleyman Efendi ve Ali Ağa’ya münhasıra olup, ba‘dehû mezbûre Fâtıma dahi fevt olup, verâseti vâlidesi Ayşe Hâtun bt. Abdullah ile ile li eb kız karındaşı mezbûre Afife’ye ve ammi oğulları mezbûrân Süleyman Efendi ve Ali Ağa’ya münhasıra olduğu şer‘an zâhir ve mütehakkik oldukdan sonra müteveffâ-yı mezbûr Peyk Mustafa Efendi’nin terekesine vâzı‘u’l-yed olan mezbûretân Rahime ve İrfan ve Ayşe ve Afife taraflarından vekîl-i sahîh-i şer‘îleri olan Ahmed Çelebi b. Mustafa ve mezbûrân Süleyman Efendi ve Ali Ağa taraflarından vekîl-i şer‘îleri olan el-Hâc Mustafa b. Mehmed muvâcehelerinde ikrâr ve takrîr-i kelâm edip, zevcim mezbûr Mustafa Ağa Bey müteveffâ-yı mezbûr Bey Mustafa Efendi zimmetinde cihet-i deyn-i şer‘îden altı bin üç yüz elli guruş hakkı olup, meblağ-ı merkūmun üç bin altı yüz yirmi yedi guruşunu hayâtında terekesinden ahz u kabz edip, bâkī iki bin yedi yüz yirmi üç guruşunu kable’l-ahz fevt olup, bi tarîki’l-münâsahati’l-mezkûre seksen beş bin yedi yüz üç akçesi irsen bana isâbet edip, lâkin ben âhar diyârda bulunmamla meblağ-ı mezbûr vereseleri yedlerinde bâkī kalıp, bin yüz bir senesi Zilhiccesi âhirinde gelip meblağ-ı mezbûru da‘vâ edip, mezbûrlar dahi hâlâ zevcim olan gāib ani’l-meclis Hüseyin Ağa tarafından gelip, ba‘de isbâti’l-vekâle bedel-i ma‘lûma bizimle sulh olup, bedelini kabz ve bizi ibrâ etmişdi deyu def‘ edicek, lâkin def‘-i mezkûru isbât edemeyip, ben tahlîf-i şer‘î ile tahlîf olunmakla, hisse-i mezkûreme bana teslîm olunmak üzre hükm-i şer‘î lâhık ve yedime hüccet-i şer‘iyye verdiğinden sonra meblağ-ı mezbûrdan bi’d-defa‘ât üç yüz guruşunu bana teslîm, ben dahi ahz u kabz ve teslîm eylediğimden sonra verese-i mezkûrûn zevcim mezkûr Hüseyin Ağa’yı bâlâda bast olan minvâl üzre medfû‘larına âmme-i da‘vâdan ibrâ etmekle, ben dahi mâ‘adâ hisse-i mezkûreme müte‘allika âmme-i da‘vâdan verese-i müteveffâ-yı mezbûru ibrâ-i âmm-ı kātı‘ü’n-nizâ‘la ibrâ ve iskāt eyledim. Fîmâ ba‘d husûs-ı mezbûre müte‘allika her birimizin âhar ile da‘vâ ve nizâ‘ımız kalmamışdır dedikde, mezbûrân Ahmed Çelebi ve el-Hâc Mustafa dahi ba‘de’t-tasdîki’l-mu‘teber mezkûr Hüseyin Ağa’yı ber vech-i mübeyyen medfû‘larına müte‘allika cemî‘ da‘vâdan müvekillerimiz ibrâ-i âmm-ı kātı‘ü’n-nizâ‘la ibrâ ve iskāt eyledim, min ba‘d mezbûre? Sâliha ve zevci Hüseyin Ağa ile kat‘â nizâ‘ları kalmadı deyu mezbûreyi tahkīk etmeğin, işbu vesîka bi’t-taleb [ketb] olundu. Fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-ışrîn min Cumâdelâhire li sene isneteyn ve mi’e ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: El-Hâc Ahmed Ağa b. Abdullah, Siyavuş Ağa b. Abdullah, Mehmed Efendi b. Mustafa, Hasan Efendi b. Hasan, Solakzâde Mustafa Çelebi. [b.] Mehmed, Mahmud Ağa b. Mustafa, Dürrî Mehmed Çelebi, es-Seyyid Abdülkerim b. Selahaddin, es-Seyyid Mahmud Çelebi b. Yahya.