Bab Mahkemesi 54 Numaralı Sicil (H. 1102 / M. 1691) cilt: 20, sayfa: 415 Hüküm no: 509 Orijinal metin no: [90a-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Meryem bt. Mehmed’in kendisini zorla muhâlaa ya razı eden kocası Ömer Çelebi b. Mustafa’da mehir ve eşya alacağı olduğu
Mahmiye-i İstanbul’da Avratpazarı’nda sâkine işbu râfi‘atü’l-kitâb Meryem bt. Mehmed nâm hâtun meclis-i şer‘-i şerîf-i enverde, zevc-i sâbıkı Ömer Çelebi b. Mustafa nâm kimesne mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip, bundan akdem mezbûr Ömer’in dört bin akçe mehr-i müeccel tesmiyesiyle zevce-i medhûlün-bihâsı iken mezbûr Ömer darba kādir olduğu hâlde eğer mehr-i müeccelinden ve nafaka-i iddet ve me’ûnet-i süknândan geçip ve bana dört yasdık ve iki yan keçesi ve iki yorgan vermek üzre benimle muhâla‘a olmazsan, seni darb ederim deyu darb ile beni tahvîf edip, ben dahi havfımdan mükreheten vech-i meşrûh üzre merkūm ile muhâla‘a olup, ol dahi hul‘-ı mezbûru kabûl ve eşyâ-i mezkûreyi dahi benden ahz u kabz etmişdi. Hâlâ hul‘-ı mezbûru ikrâh ile vâki‘ olmağla mezbûra suâl olunup zimmetinde mütekarrir ve ma‘kūdun-aleyh olan dört bin akçe mehr-i müeccelimi ve eşyâ-i mezkûremi bana edâ ve redd ü teslîme tenbîh olunmak matlûbumdur dedikde, gıbbe’s-suâl mezbûr Ömer cevâbında ,mukaddemâ müdde‘iye-i mezbûre ile ba‘de’d-duhûl mehr-i müecceli olan dört bin akçe ve eşyâ-i mezkûre üzerine hul‘ ve eşyâ-i mezbûreyi ahz u kabzını ikrâr, lâkin vech-i meşrûh üzre ikrâhını inkâr edicek, müdde‘iye-i mezbûreden da‘vâsına muvâfıka beyyine taleb olundukda, udûl-i müslimînden olup mahmiye-i mezbûrede Şehremini mahallesinde sâkine Kuyumcu Ali Bey b. Abdullah ve Topkapısı dâhilinde Fâtıma Sultan mahallesi sükkânından Kayyumzâde es-Seyyid Mehmed Çelebi b. Emrullah nâm kimesneler li ecli’ş-şehâde meclis-i şer‘a hâzırân olup isre’l-istişhâd, fi’l-hakīka müdde‘iye-i mezbûre bundan akdem mezbûr Ömer’in dört bin akçe mehr-i müeccel tesmiyesiyle zevce-i medhûlün-bihâsı iken mezbûr Ömer darba kādir olduğu hâlde eğer mehr-i müeccelinden ve nafaka-i iddet ve me’ûnet-i süknândan geçip ve bana dört yasdık ve iki yan keçesi ve iki yorgan vermek üzre benimle muhâla‘a olmazsan seni darb ederim deyu mezbûre tahvîf edip, ol dahi havfından mükreheten vech-i meşrûh üzre merkūm ile muhâla‘a olup, ol dahi hul‘-ı mezbûru kabûl ve eşyâ-i mezkûreyi dahi mezbûreden ahzu kabz etmişdi. Biz işbu müdde‘iye-i mezbûre hul‘-ı mezbûru kabûlünde mükreheten olduğuna şâhidleriz, şehâdet dahi ederiz deyu her biri edâ-i şehâdet-i şer‘iyye ettiklerinde, şâhidân-ı mezbûrân taraf-ı şer‘-i şerîfden mahalleleri ahâlîlerinden cemm-i gafîr kimesnelerden sırren ve alenen ta‘dîl ve tezkiye olunup, herbirinin adl ve makbûlü’ş-şehâde idikleri zâhir ve müte‘ayyin oldukdan sonra şehâdetleri makbûle olmağın, mûcebince ba‘de’l-hükm mehr-i mezbûr dört bin akçe ile eşyâ-i mezkûreyi müdde‘iye-i mezbûre Meryem Hâtun’a redd ü teslîme merkūm Ömer Çelebi’ye tenbîh olunup, mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu. Fi’l-yevmi’s-sâmin ve’l-ışrîn min Cumâdelâhire li seneti 1102.
Şuhûdü’l-hâl: Hasan Çavuş b. Muharrem, İbrahim Çelebi b. Ahmed, İsmail Çelebi b. Mehmed, Abdullah Efendi b. el-Hâc Veli, Mehmed Efendi b. Hasan, Mustafa b. Ramazan.
|