Rumeli Sadâreti Mahkemesi 272 Numaralı Sicil (H. 1171-1172/ M. 1758) cilt: 74, sayfa: 396 Hüküm no: 500 Orijinal metin no: [101b-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Burgoslu Mehmed Ağa’nın varislerinin Sarraf Avakim ve Kasper’in zimmetlerini ibra etmeleri
Bâ-mühr-i efendi,
İstanbul’da Karaki mahallesi ahâlîsinden müteveffâ Burgosî Mehmed Ağa b. Mustafa b. Abdullah’ın verâseti zevce-i metrûkesi Emine Hatun bt. Mustafa ile sulbî kebîr oğlu Mehmed Sadık Efendi ile kebîre kızı Zeliha Hatun’a inhisârı tahakkukundan sonra mezbûr Mehmed Sadık Efendi asâleten ve mezbûre Zeliha Hatun tarafından zikri âtî husûsda vekîl olduğu zâtını ârifân es-Seyyid Hüseyin Efendi b. Mehmed ve Halil Ağa b. Osman şehâdetleriyle sâbit ve mütehakkık olan Mustafa Efendi b. Halil vekâleten meclis-i şer‘-i münîrde Hoca Hanı sarrâflarından arzuhâl eden Avakim v. Tayanos ve Kasper v. Markos zimmîler muvâcehelerinde müteveffâ-yı mezbûr Mehmed Ağa hayatında bin yüz altmış senesi muharremi ibtidâsından altmış yedi senesi gāyetine gelince kendi malından kendi yediyle ve zimmetinden makbûz âdemleri yediyle ceste ceste bi-tarîkı’l-emâne mesfûrân Avakim ve Kasper yedlerine yüz seksen dört bin iki yüz yetmiş guruş def‘ ü teslîm, onlar dahi ahz u kabz edip kable’l-istirdâd ve’t-tesellüm mezbûr Mehmed Ağa fevt olup meblağ-ı mezbûr benimle sâir veresesine mevrûs olmağla sarrâfân-ı mesfûrân Avakim ve Kasper meblağ-ı mezbûrun elli dört bin iki yüz yetmiş guruşunu benimle ve mezbûretân Emine ve Zeliha hatunlara def‘ ü teslîm, biz dahi ahz u kabz edip beynimizde taksîm etmiş idik. Bâkī kalan yüz otuz bin guruşdan benimle müvekkile-i mezbûre Zeliha Hatun’un hisse-i irsiyemizi bi’l-asâle ve bi’l-vekâle taleb ederiz deyü da‘vâ eylediğimizde mesfûrân Avakim ve Kasper zimmîler cevâblarında müteveffâ-yı mezbûr Mehmed Ağa hayatında mültezimînden ve biz sarrâfları olmağla bin yüz altmış yedi senesi Muharremi’nin yirmi yedinci günü mezbûr Mehmed Ağa ile hayatında Saray-ı Cedîd-i âmire’de Haseki Ağa Odası’nda ahz ü i‘tâmızın hesâbını beynimizde hesâb-ı sahîh ile rü’yet eylediğimizde bizim yed ve zimmetimizde mezbûr Mehmed Ağa’nın elli dört bin iki yüz yetmiş guruş hakkı zuhûr ve biz kat‘an ikrâr eyledikden sonra mezbûr Mehmed Ağa meblağ-ı mezkûr elli dört bin iki yüz guruşdan mâ‘adâ beynimizde cereyân eden bi’l-cümle ahz ü i‘tâ ve mu‘âmelat-ı şettâ ve hukūk-ı sâireye müte‘allika âmme-i de‘âvî ve kâffe-i mutâlebâtdan bizim zimmetimizi ibrâ-i âm ile ibrâ ve iskāt eyledikde, biz dahi ibrâsını kabûl edip ba‘dehu mezbûr Mehmed Ağa ibrâ-i mezkûru sahîhan olmuşdur, istisnâ olunan meblağdan gayrı sarrâfân-ı mezbûrân [102a] ile da‘vâ ve nizâ‘ım yokdur deyü ba‘de’l-i‘tirâf fevt olup mu‘terif olduğumuz meblağ-ı mezkûr elli dört bin iki yüz yetmiş guruş veresesine mevrûs olmağla meblağ-ı mezkûru zikr olunan altmış yedi senesi şehr-i Rebî‘ülevveli’nin yirmi birinci günü mahalle-i mezkûrede vâki‘ menzilinde ve mezbûrûn Mehmed Sadık Efendi ve Zeliha ve Emine Hatun’lara tamâmen def‘ ü teslîm onlar dahi bi-kadri’l-hısas yedimizden ba‘de’l-ahz ve’l-kabz husûs-ı mezkûra ve yevm-i merkūma gelince ma‘lûmen ve mechûlen cemî‘ hukūk-ı sâireye müte‘allika âmme-i de‘âvî ve kâffe-i mutâlebâtdan bizim zimmetimizi ibrâ-i âm ile ibrâ ve iskāt eylediklerinde biz dahi ibrâlarını kabûl edip ba‘dehu mezbûrûn Mehmed Sadık Efendi ve Zeliha ve Emine hatunlar zikr olunan ibrâmız sahîhan olmuşdur, mesfûrân Avakim ve Kasper ile da‘vâ ve nizâ‘ımız yokdur deyü ikrâr etmişler idi deyü bizi def‘e tasaddî etdiklerinde biz dahi ber-minvâl-i meşrûh üzere iki def‘a ibrâ ve kabûl ve ba‘dehu ikrâr vukū‘unu bi’l-asâle ve bi’l-vekâle i‘tirâf edip lâkin zikr olunan ibrâ ve ba‘dehu ikrâr vukū‘u muvâza‘aten olmuşdur deyü muvâza‘ayı tefsîr ile mesfûrânın def‘lerini def‘e tasaddî edip onlar dahi inkâr etmeleriyle beynimizde münâza‘ât-ı kesîre vâkı‘a olmuş idi. Fi’l-hakīka müteveffâ-yı mezbûr Mehmed Ağa’nın hayatında ber-vech-i muharrer ibrâ ve ba‘dehu sahîhan olmuşdur deyü ikrâr ve ba‘de vefâtihî bizim ibrâmız ve ba‘dehu sahîhan olmuşdur deyü ikrârımız şürût-ı müfside ve muvâza‘adan ârî sahîhan olmağla hâlâ bu def‘a da dahi husûs-ı mezkûra ve muvâza‘aya ve târîh-i i‘lâma gelince ma‘lûmen ve mechûlen cemî‘ hukūk-ı sâireye müte‘allika âmme-i de‘âvî ve kâffe-i mutâlebâtdan şürût-ı müfside ve muvâza‘adan ârî ibrâ-i âmm-ı sahîh-i şer‘î ile işbu mesfûrân Avakim ve Kasper ile şerîkleri gāib ani’l-beled Ohan v. Yamandi zimmîlerden her birinin zimmetini bi’l-asâle ve bi’l-vekâle ibrâ ve iskāt eylediğimizde mesfûrân Avakim ve Kasper’den her biri dahi ber-vech-i muharrer ibrâmızı kabûl edip zikr olunan husûsda ve kezâlik ma‘lûm ve mechûl cemî‘ hukūk-ı sâireye müte‘allika âmme-i de‘âvî ve kâffe-i mutâlebâtdan merkūmân Mehmed Sadık Efendi ve Zeliha ve Emine Hatun’dan her birinin zimmetini ibrâ-i âm ile ibrâ ve iskāt edip biz dahi ibrâlarını bi’l-asâle ve bi’l-vekâle kabûl eyledik deyü ba‘de’l-ikrâr ve’t-tasdîk külliyen kat‘-ı nizâ‘ etdikleri huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.
Fî-gurreti Saferi’l-hayr sene 1171.
|