.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Üsküdar Mahkemesi 396 Numaralı Sicil (H. 1150-1151 / M. 1737-1738)
cilt: 68, sayfa: 187
Hüküm no: 196
Orijinal metin no: [58b-3]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hoca Mustafa Efendi ile hanımı Ayşe Hatun’un ev vakıflarının vakfiyesi

<>

Elhamdü li-veliyyihî ve’s-salâtü alâ-nebiyyihî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma‘în ammâ ba‘d hilâl-i sutûrda mezkûr olan husûsun mahallinde ketb ü tahrîr ve istimâ‘ [ve] fasl ü hatm [hasm] için bi’l-iltimâs cânib-i şerî‘at-i garrâdan me’zûnen bi’l-hükm Mevlânâ Ahmed Efendi b. Hüseyin Efendi irsâl olunup ol dahi medîne-i Üsküdar’da Turbâli mahallesinde vâki‘ zikri câî menzile varıp zeyl-i vesîkada muharrerü’l-esâmî Müslimîn huzûrlarında akd-i meclis-i şer‘-i şerîf ettikde işbu kitâb-ı sıhhat-nisâb ve nemîka-i müşkîn-nikābın tahrîr ve tastîrine bâ‘is ü bâdî oldur ki sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât ve tâlibü’s-sadakāt ve’l-meberrât Hoca Mustafa Efendi b. Süleyman b. Abdullah ve zâtı Mehmed b. Ahmed ve İbrahim b. Mustafa nâm kimesneler ta‘rîfleriyle mu‘arrefe olan halîlesi Âişe bt. Abdullah b. Abdülmennan nâm zevcân meclis-i ma‘kūd-ı mezkûrda li-ecli’t-tescîl mütevellî nasb u ta‘yîn eylediği Yakub Halîfe b. Mehmed nâm kimesne mahzarında her biri ikrâr ve takrîr-i kelâm edip küllü nefsin zâikatü’l-mevt ve küllî hayyin bi-lâkıyeti’l-fevt mazmûnu ve âlem ve’d-dünyâ mezra‘atü’l-âhire misdâkınca hay olan âkıl ve kâmil hayrât ve hasenâta sâ‘î olmak elzem olmağın ale’l-iştirâki’s-seviyy silk-i mülk-i sahihimiz[de] münselik emlâkimizden işbu akd-i meclis olunan bir tarafdan Muslu Çelebi mülkü ve bir tarafdan Eskici Ali mülkü ve bir tarafdan A‘mâ Hatun mülkü ve bir tarafdan tarîk-i âm ile mahdûd fevkānî iki bâb oda ve bir sofa ve tahtında iki oda ve dehliz ve müşterek bi’r-i mâ ve bir kenîf ve bir mikdâr bahçeyi müştemil mülk menzilimizi vakf ü habs edip şöyle şart eyledik ki hayâtda oldukça menzil-i mahdûd-ı mezkûra dilediğimiz vech üzere mutasarrıflar olup hisse sâhibinden biri vefât ettikde âhar hisseye mutasarrıfe olan menzil-i mezkûru dilediği vech üzere mutasarrıf ola ikimizin vefâtından sonra kayınvâlidem ve benim anam olan hâzıratü bi’l-meclis Fâtıma bt. Osman nâm hatun dilediği vech üzere mutasarrıfe ola ve hayâtda oldukça vakf-ı mezbûra biz iştirâ[ken] mütevellî olağuz kezâlik mezbûre Fâtıma dahi nevbetinde vakf-ı mezbûra mütevellîye ola ba‘de’l-inkırâz vakf-ı mezbûra re’y-i hâkimü’ş-şer‘ ile bir mütevellî nasb u ta‘yîn olunup menzil-i mezbûr icâre-i müeccele-i misli ile âhara îcâr olunup hâsıl olan mu‘accele i‘mâl ve istirbâh olunup murâbahasından ve icâre-i müeccelesinden hâsıl nemâdan yevmî bir akçe vazîfe medîne-i Üsküdar’da Mihrimah Sultan Câmi‘-i şerîfi’nde her kim müezzinbaşı olursa yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf olup mukābelesinde külle yevm mahfil-i şerîfde üçer ihlâs-ı şerîf tilâvet edip sevâbını Rasûl-i ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-ı şerîflerine ihdâ eyleye ve galle-i vakfdan her ne fazla kalırsa zikr olunan Mihrimah Sultan Câmi‘-i şerîfi’nde olan sekiz aded müezzinler müezzinbaşı ile ma‘an cümlesi beyninde ma‘rifet-i şer‘le ale’s-seviye tevzî‘ ve taksîm edeler ve içlerinden bir müstakīm kimesne mütevellî olup i‘mâl [ve] istirbâh ve hıfz eyleye ve sekiz nefer müezzinler nevbetleri gününde külle yevm üçer ihlâs-ı şerîf tilâvet edip sevâbını rûh-ı vâkıfa ihdâ edeler ve vakf-ı mezbûrumuzun tebdîl ve tağyîri yedimizde ola ve şurût-ı mezkûremize ri‘âyet müte‘azzir [59a] olursa vakf-ı mezkûr sâkin olduğumuz Turbâli mahallesi fukarâsına sarf oluna deyü şart ve ta‘yîn ve menzil-i mezkûru vakfiyet üzere mütevellî-i merkūma teslîm eylediğimizde ol dahi ber-vech-i muharrer kabz ve tesellüm eyledi dediklerinde gıbbe’t-tasdîkı’ş-şer‘î zevcân-ı mezbûrân Hoca Mustafa Efendi ve Âişe mütevellî-i merkūm muvâcehesinde takrîr-i da‘vâ edip vakf-ı akār hazret-i İmâm-ı a‘zam ve hümâm-ı akdem hazretleri mezheb-i şerîfleri üzere gerçi sahîh lâkin sıhhat lüzûmu müstelzim olmamağla rücû‘ ve mülkümüze istirdâd matlûbumuzdur dediklerinde mütevellî-i mezbûr dahi İmâm Ebû Yusuf hazretleri katlarında sıhhat lüzûmu müstelzimdir deyü mevlânâ-yı mezbûr huzûrunda mü[te]râfi‘ân ve her biri hâkim-i şer‘a tâlibân ve râgıbân olduklarında mevlânâ-yı mezbûr dahi cânib-i vakfa nazar ve mubtil-i hayr olmakdan hazer edip âlimen bi’l-hilâfi’l-cârî beyne’l-eimmeti’l-eslâf vakf-ı mezkûrun sıhhat ve lüzûmuna hükm-i sahîh-i şer‘î edip vâki‘ hâli mevlânâ-yı mezbûr mahallinde tahrîr ba‘dehû ma‘an mürsel Çukadâr Mustafa b. Mehmed ve Muhzır Osman b. Ahmed ile meclis-i şer‘a gelip alâ-vukū‘ihi inhâ ve ihbâr eyledikde hükm-i mezbûr kıbel-i şer‘den dahi tenfîz olunmağın vakf-ı mezkûr vakf-ı sahîh ve lâzım olup min-ba‘d nakz ve nakīzına mecâl muhâl oldu. “Fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıfi le’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm. Cerâ zâlik ve hurrire fi’l-yevmi’s-sâbi‘ aşer min-Saferi’l-hayr li-seneti ihdâ ve mi’ete ve elf.

Şuhûdü’l-hâl: Fahrü’l-müderrisîni’l-kirâm el-Hâc Ebubekir Efendi b. Ali Ağa, es-Seyyid Abdülbaki Efendi b. el-Hâc Ebubekir Efendi, Hâfız Molla Ahmed b. Osman, İsmail Ağa b. İbrahim, Derviş Mehmed b. İbrahim, Abdurrahman Efendi b. Cafer, Ali Halîfe b. Mehmed, Ahmed Çelebi b. Osman, İsmail Çelebi b. Hüseyin, Mehmed Emin Çelebi b. İbrahim, Osman Bey b. Ahmed, Mustafa b. Mehmed