.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Bab Mahkemesi 150 Numaralı Sicil (H. 1143-1144 / M. 1730-1732)
cilt: 65, sayfa: 609
Hüküm no: 826
Orijinal metin no: [150b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Ayşe Hatun bt. Hüseyin Efendi’nin vakfiyesi

Mâ-fî hâzihi’l-vakfiyetü’s-sahîha min-tasarrufâti’ş-şerî‘ati vâridun alâ-nehci’s-savâb muvâfıkun li’ş-şer‘i’l-müstetâb ve enni kad hakemtü bi’s-sıhhati ve’l-lüzûmu fî-cemî‘i mâ tazammenehu mine’l-husûs ve’l-umûm âlimen bi’l-hilâfi beyne’l-eimmeti’l-eşrâf fî-bâbi’l-evkāf.

Harrerehü’l-fakīru ileyh sübhânehû ve te‘âlâ

Sadreddinzâde Abdurrahman el-kādı bi-medîneti Kostantıniyye el-mahmiyye

Ufiye anh ve gufira-leh.

Elhamdü lillâli Rabbi’l-âlemîn ve’s-salâtü ves’s-selâm âlâ-seyyidinâ Muhammed ve alâ-âlihî ve sahbihî ecma‘în ve alâ-men-tebi‘ahüm ilâ-yevmi’d-dîn. Ve ba‘d işbu kitâb-ı şer‘î el-hitâbın tahrîr ve inşâ ve tastîr ve imlâsına bâ‘is ve bâdî budur ki Havâss-ı Refî‘a kazâsına tâbi‘ Sütlüce kasabasında Abdüsselam Mahallesi’nde sâkine olup zâtı Mustafa Çelebi b. Abdullah ve Mehmed Efendi b. Ali ta‘rîfleriyle mu‘arrefe olan Âişe Hatun bt. Hüseyin Efendi meclis-i şer‘-i şerîf-i Ahmedî ve mahfil-i dîn-i münîf-i Muhammedî -sallallâhu alâ-şâri‘hâda vakf-ı câ’i’z-zikre li-ecli’t-tescîl ve li-itmâmi’t-tekmîl mütevellî nasbeylediği Ahmed Efendi b. Ebûbekir Efendi mahzarında ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm edip irsen ve şirâen yedimde mülk ve hakkım olup mahmiye-i İstanbul’da Acıçeşme kurbünde Hadicesultan Mahallesi’nde vâki‘ tarafları Mahmud Efendi ve Câbî Osman Efendi ve Mustafa Efendi ve Haseki Musa Ağa veresesi mülkleri ve tarîk-i âm ile mahdûd arsa-yı hâliyemi hasbeten lillâhi te‘âlâ ve taleben li-merzâti Rabbi’l-a‘lâ vakıf ve habsedip şöyle şart eyledim ki arsa-yı mezbûreden dört yüz zirâ‘ı üzerine binâ eylediğim menzile hayâtda oldukça kendim mutasarrıfe olup vefâtımdan sonra Âişe Hatun bt. Abdullah yevmî üç akçe icâre ile mutasarrıfe ola ve menzil-i merkūme Âişe Hatun mütevelliye ola ve mâ‘adâ arsadan binâ olunan on beş kıt‘a menzil yevmî birer akçe icâre ile îcâr olunup hâsıl olan icâresinden Sultan Mehmed Hân -aleyhi’l-mağfireti ve’r-rıdvân- Câmi‘-i şerîfinde ulemâ-i âmilînden bir kimesne haftada beş gün ulûm-i şettâdan tedrîs edip mukābelesinde on akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve vakf-ı mezbûra yevmî bir akçe vazîfe ile câbî ola ve bir akçe vazîfe Bekir Efendizâde Ahmed Efendi kâtib ola ve Ebî Eyyüb el-Ensârî -radiyallâhu anhu Rabbihi’l-Bârî- de Nişancı Câmi‘-i kurbünde medfûn kutbü’l-ârifîn Şeyh Murad Efendi Türbesi’nde yevmî iki akçe vazîfe ile bir cüz’-i şerîf tilâvet olunup sevâbı zevcim Ahmed Efendi’nin rûhuna ihdâ oluna ve mahalle-i mezbûre müezzinine iki akçe vazîfe verile vakf-ı mezbûruma hayâtda oldukça kendim mütevellî olup benden sonra merhûm karındaşım Hasan Efendi’nin eslah ve erşed evlâdı ve evlâd-ı evlâdı batnen ba‘de batnin mütevellî ola ve ba‘de’l-inkırâz ne‘ûzübi’llâhi min-kahri’l-feyyâz re’y-i hâkimü’ş-şer‘le bir mustakīm ve mütedeyyin kimesne mütevellî ola ve mahlûl vâki‘ oldukça mu‘accelesiyle Mushaf-ı şerîf alınıp fukarâ-yı müstahikkīne verile ve cibâyet ve kitâbet mahlûl oldukça İstanbul kādısı bulunan efendiler hazerâtı birer müstahikkına tevcîh eyleyeler ve Âişe Hatun’un vefâtından sonra kendiye meşrûta olan menzil asl-ı vakfa zammoluna ve mürûr-ı eyyâm ve kürûr-ı a‘vâm ile masraf-ı mezkûre sarf müte‘azzir olursa galle-i vakf mutlaka fukarâ-yı Müslimîne sarf oluna ve vakf-ı mezbûrun tebdîl ve tağyîr ve taklîl ve teksîri merreten ba‘de uhrâ yedimde ola deyü ta‘yîn-i şürût ve tebyîn-i kuyûd edip fâriğân ani’ş-şevâgil arsa-yı mezbûreyi mütevellî-i merkūma teslîm edip ol dahi kabz ve tesellüm eyledikden sonra vâkıfe-i mezbûre inân-ı kelâmını semt-i vifâkdan cânib-i şikāka atfedip eğerçi vakf-ı akār İmâm-ı A‘zam [ve] hümâm-ı efham hazretleri indinde sahîh lâkin gayr-ı lâzım olup husûsen vâkıf menâfi‘-i vakfı küllen veya ba‘zan nefsine şart edicek ekser eimme-i dîn katlarında vakıf bâtıl olmağla vakf-ı mezbûrdan rücû‘ ve ke’l-evvel mülküme istirdâd ederim mütevellî-i mezbûra suâl olunup zikrolunan menzil arsasından kasr-ı yedine tenbîh olunmak matlûbumdur deyü takrîr-i müdde‘â ettikde mütevellî-i mezbûr dahi cevâb bâ-savâba tasaddî edip fi’l-vâki‘ hâl takrîr olunan minvâl üzeredir ancak Hazret-i İmâm-ı Sânî Ebû Yusuf -aleyhi Rabbihi’r-raûf- katında vâkıf mücerred vakaftü demekle şart-ı mezkûre mukārin dahi olursa ve İmâm-ı Sâlis Hazret-i İmâm-ı Muhammed katında teslîm ile’l-mütevellî ettikden sonra vakıf sahîh ve onların re’y-i şerîflerinde sıhhat-i vakf müstelzim-i lüzûmdur deyü red ve teslîmden imtinâ‘ edip bilâhare hâkim-i muvakki‘-ı sadr-ı kitâb -tûbâ-lehû ve hüsnü meâb-hazretleri huzûrlarında müterâfi‘ân ve her biri mübtegāsınca fasl ve hasma tâlibân olduklarında hâkim-i mûmâ-ileyh -esbaga’llâhu ni‘amehû aleyh- hazretleri cânib-i vakfa nazar ve mennâ‘un li’l-hayr olmakdan hazer edip alâ-kavli men-yerâhü vakf-ı mezbûrun sıhhat ve lüzûmuna hükmedicek vakf-ı mezbûr bi’l-ittifâk sahîh ve lâzım [151a] olup nakz ve nakzına mecâl muhâl oldu. “Femen beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismühû ale’l-lezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyi[‘l-cevâdi]’l-kerîm.”

Cerâ zâlik ve hurrire Fî-gurreti Ramazani’l-mübârek li-sene selâse ve erba‘în ve mi’e ve elf.

Şuhûdü’l-hâl: Fahrü’l-müderrisîni’l-kirâm Ali Efendi, fahrü’l-kuzât Mustafa Efendi b. el-Hâc Mehmed Ağa, fahrü’l-kuzât Mustafa Efendi dâmâd-ı Mahmud Ağa, Abdulkādir Efendi tâbi‘-i Dâmâdzâde Efendi, Osman Ağa tâbi‘-i Dâmâdzâde Efendi, fahrü’l-kuzât İbrahim Efendi, Salih b. Süleyman Çelebi, Muhzır Mahmud Ağa.