|
Bab Mahkemesi 151 Numaralı Sicil (H. 1143-1144 / M. 1731) cilt: 66, sayfa: 95 Hüküm no: 58 Orijinal metin no: [14b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Fâtıma bt. Hüseyin’in boşandığı kocası Osman Çelebi’de kalan eşya ve paradan dolayı birbirlerini ibra ettikleri
Mahmiye-i İstanbul’da Kumkapı dâhilinde Nişancı mahallesinde sâkine Fâtıma bt. Hüseyin nâm hatun zâtı ba‘de’t-ta‘rîfi’ş-şer‘î meclis-i şer‘-i şerîf-i enverde zevc-i mutallıkı işbu bâ‘isü’l-kitâb es-Seyyid Osman Çelebi b. Ali nâm kimesne mahzarında ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm edip mezbûr es-Seyyid Osman Çelebi zevcim olup târih-i kitâbdan bir ay mukaddem bâyinen beni tatlîk etmekle zimmetinde mütekarrir ve ma‘kūdün-aleyh iki bin beş yüz akçe mehr-i müeccelimi bana edâ etmeyip zimmetinde kalmışidi ve eşyâ-i memlûkemden üç aded nısf ve bir aded bütün zer-i mahbûb nâm altınlarım ile sekiz guruş kıymetli bir kakum taklîdi kürk ve kezâlik sekiz guruş kıymetli bir telli hatâyî kaftan ve otuz para kıymetli bir bakır maşraba ve yirmi para kıymetli bir havlu makramamı iznim yoğiken bi-gayr-ı hakkın sandığımdan ahz ve ketb ve ihfâ eyledi deyü da‘vâya tesâddî eylediğimde ol dahi cevâbında müdde‘iye-i mezbûre Fâtıma ber-vech-i muharrer zevce-i menkûham iken târih-i mezkûrda iki bin beş yüz akçe mehr-i müecceli ve nafaka-i iddet ve me‘ûnet-i süknâsı dahi kendi üzerine olmak üzere benimle şuhûd mahzarında muhâla‘a-i sahîha-i şer‘iye ile muhâla‘a ve eşyâ-i muharrere-i mezkûrem dahi hâlâ zevce-i âharım Âişe nâm mecnûnenin mülk ve hakkı olmağın bi-tarîkı’l-âriye vermişidim [deyu] da‘vâ-yı def‘a tesâddî etmekle beynimizde nizâ‘-ı küllî cereyân etmişidi. El-hâletü-hâzihi vesâtet-i muslihûn ile da‘vâ-yı mezkûremden beni merkūm es-Seyyid Osman Çelebi ile yirmi beş guruş üzerine inşâ-i akd-i sulh ettiklerinde ben dahi sulh-ı mezbûru kabûl ve bedel-i sulh olan meblağ-ı mezkûr yirmi beş guruşu merkūm es-Seyyid Osman Çelebi yedinde tamamen işbu meclis-i şer‘de ahz u kabz eylediğimden sonra mehr-i mezkûre ve eşyâ-i merkūme ve zevciyet kāime iken beynimizde cârî cemî‘ hukūk-ı ma‘lûme ve mechûleye müte‘allika âmme-i da‘vâdan her birimizi âharın zimmetini ibrâ-i âmm-ı kātı‘u’n-nizâ‘la ibrâ ve ıskāt edip min-ba‘d târih-i kitâba gelince bir birimiz ile vechen mine’l-vücûh kat‘a da‘vâ ve nizâ‘ımız ve husûmetimiz kalmadı dedikde gıbbe’t-tasdîkı’ş-şer‘î mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.
Fi’l-yevmi’s-sâbi‘ aşer min-Şevval li-sene selâse ve erba‘în ve mie ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Hüseyin Çelebi b. Ali, Hasan Çelebi b. Ahmed, Mehmed Odabaşı b. Ebûbekir, Sarrâc Ahmed Çelebi b. Mehmed, Dellâl el-Hâc İsmail Çelebi b. Mehmed, Sarrâc İsmail Çelebi b. Mehmed, es-Seyyid Mustafa b. Musa el-mübâşir Mehmed Çelebi b. Abdullah.
|