Anadolu Sadareti Mahkemesi 1 Numaralı Sicil (H. 1247-1250/ M. 1831-1834) cilt: 93, sayfa: 49 Hüküm no: 11 Orijinal metin no: [4a-4] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Göynük’ün Azaplı Köyü Camii’nde ortak olarak hatip olan Seyyid Şeyh Abdülkadir, Seyyid Mahmud ve Seyyid Mehmed’in iftira ile görevden alınmalarından sonra tekrar görevlerine döndükleri
Ma‘rûz,
Mar‘aş kazâsı muzâfâtından Göynük nâhiyesine tâbi‘ Azaplı karyesi Câmi‘-i şerîfinde ber-vech-i hasbî bi’l-iştirâk hatîb olan es-Seyyid eş-Şeyh Abdülkadir ve es-Seyyid Mahmud ve es-Seyyid Mehmed ebnâ-i es-Seyyid Abdülkadir nâm karındaşlar câhil ve nâ-ehil ve târik-i hizmet deyü iki yüz otuz üç târihinde kazâ-i mezbûr nâibi bulunan es-Seyyid Hasan Fehmi’nin arz ve inhâsına mebnî ref‘inden es-Seyyid Hüseyin nâm kimesneye tevcîh olundukdan sonra mezbûr es-Seyyid Hüseyin’in istid‘âsıyla hasımları zuhûrunda terâfu‘-i şer‘ olunmadıkça kaydı derkenâr olunmaması bâbında sâdır olan fermân-ı âlîşân mûcebince târih-i mezkûrda kaydı bâlâsına şerh verilmiş deyü def‘a derûn-ı arzda tasrîh olunduğu üzere hasmı zuhûr ve ber-mûceb-i emr-i âlîşân mahâllinde meclis-i şer‘de bi’l-muvâcehe terâfu‘-i şer‘-i şerîf olunmuş olduğuna binâen kaydı askerî rûznâmçesinden tafsîlen derkenâr ve meâl-i arz [ve] derkenâra imrâr-ı nazar bi’t-tahkīk iktizâsı i‘lâm olunmak bâbında sâdır olan fermân-ı âlîşâna imtisâlen kazâ-i mezbûr ahâlîsinden Der-aliyye’de bulunan bî-garaz mevsûku’l-kelim erbâb-ı vukūfdan Tatar Ebûbekir Ağa b. Hüseyin ve Karahöyüklü Süleyman b. Halil ve Elbistanî oğlu İbrahim b. Ahmed ve Kırağıoğlu Ahmed b. Mehmed ve Gözoğlu Mehmed b. Osman nâm kimesneler meclis-i şer‘a celb ile keyfiyeti nâib-i mezbûrun merkūmlara nefsâniyeti olduğundan [4b] karındaşları İbrahim Halîfe imâmet cihetinde ettiği gibi ahâlîden kimesnenin haberi yoğiken isnâd-ı mâ lem yeka‘ ile ref‘ ettirip ba‘de ibkāsı ahâlî tarafından murâd olunmuş ise de mezbûrun müddet-i niyâbeti mümted olduğundan herkes havfından nâşî cesâret edemeyip ba‘dehû nâib-i mezbûr ma‘zûl oldukda bu âna kadar dört beş def‘a ibkāsı ricâsıyla pâye-i serîr-i a‘lâya arz ve i‘lâm takdîm olundukda hasımlarıyla terâfu‘-i şer‘ olunmamış idiğine ve kaydı bâlâsı dahi terâfu‘-i şer‘-i şerîf mevkūfen meşrûh olduğuna binâen terâfu‘e muhtâc olduğu tefehhüm olunarak bi’z-zarûr bu âna kadar hâlî üzere kalmışdı. El-hâletü-hâzihî mahâllinde huzûr-ı şer‘-i şerîfde müfti ve ulemâ-i belde ve vücûh-ı memleket ve karye-i mezbûre ahâlîleri bi-ecmâ‘ihim hazır oldukları hâlde bi’l-muvâcehe terâfu‘-i şer‘ birle imtihân ve keyfiyet-i ahvâlleri cemâ‘at-i Müslimîne suâl olunup azv olunan kelimât iftirâ-i mahz olduğu ve mezbûrun her vechile ehil ve muhtâr-ı cemâ‘at ve müntehib-i ahâlî-i memleket olduğundan ref‘i gadri mûcib olmuş olduğu lede’ş-şer‘i’l-enver sâbite ve zâhir oldu, hatta bizler meclis-i mürâfa‘ada hazır [ve] mevcûd bulunduk ve hakīkat-i hâle bu vech üzere olduğu bizim dahi ma‘lûmumuzdur deyü herbiri alâ-tarîkı’ş-şehâde ihbâr etmeleriyle bu sûretde hiç aslı olmayarak işbu gadr-i sarîhin vukū‘u yalnız nâib-i mezkûr nefsâniyete binâen olmuş olduğu zâhir ve bu hâlet rızâ-yı Bârî’ye mugāyir idiği bâhir olmağın hitâbet-i mezkûre merkūm Hüseyin’in ref‘inden sahib-i evvelleri merkūmûn Seyyid Şeyh Abdülkadir ve es-Seyyid Mahmud ve es-Seyyid Mehmed nâm karındaşlara ibkāen tevcîh olunmak emr-i savâb idiği huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.
Fî 7 M sene [12]48
|